"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İran’a “emperyal oyun”a karşı

Cevher İLHAN
24 Haziran 2025, Salı
Gazze katliamı sürerken İsrail’in şımarıkça İran’a saldırıyla tetiklediği savaşta beklenmedik bir karşılıkla karşı karşıya kalması korkusu ve paniğiyle sürüklendiği kargaşada Netenyahu’nun Amerika’daki Yahudî lobisini de devreye sokarak baştan beri soykırım destekçisi Trump’ı desteğe çağırmasıyla ABD’nin fiilen müdahalesiyle uluslararası küstahlık bir başka boyuta taşınmış durumda.

Zira G-2 bombardıman uçaklarının Amerika’dan havalanarak İran’ın içlerindeki Fordo, Natanz ve İsfahan’daki nükleer enerji tesislerini vurmasının ve Birleşmiş Milletler (BM) Şartı’nın resmen çiğnemesine karşı en az 80-90 nükleer başlığı olduğu belirtilen BM Temel Nükleer Silâh Kontrolü Anlaşması (NPT) ile Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun (UAEA) denetimini kabul etmeyen İsrail’le ABD’nin BM Şartını ve uluslararası hukuku çiğnediği bir defa daha teyid edildi. 

Aslında mevzubahis “barışçı enerji hakkı”nı düzenleyen NPT’nin 4. maddesine göre her ülke gibi uranyumu zenginleştirmeyle nükleer enerjiyi elde etme hakkına sahiptir ve UAEA raporlarında “nükleer silâh üretimine dair” hiçbir delile rastlanmayan İran’ın “nükleer silâh imali” hakkına saldırıdır.

“İNSANLIK VE SAVAŞ SUÇU” İTİRAFI!

Vahim olan, 15 Haziran’da Umman’da ABD’nin İran’la yapacağı “nükleer enerji görüşmeleri”yle İranlıları bir nevi rehavete sürüklediği vetirede İsrail’in saldırısında olduğu gibi, iki hafta süreden bahseden Trump’un iki gün içinde Amerikan Anayasasına aykırı olarak Kongre’de kararı olmadan sözkonusu saldırı tâlimatını vermesi. “İran’ı vurduk”, “Fordo artık yok” gibi zulmünü ikrar eden şımarıklıklarla afra tafra yapması…

Ve pişkince bütün dünyanın önünde “diğer hedeflere de yöneleceği” tehdidiyle “Ortadoğu’nun zorbası” İsrail’e arka çıkıp işgal ortağı Netanyahu’yla ortaklaşa “İran’ın nükleer enerji hakkı”na saldırdıktan sonra “şimdi barış zamanı” demesi; “en zor ve en ölümcül saldırı”yla destekçisinin birbirlerine “teşekkür” edip “tebrik” etmeleri; ve barbarlıkla hakkı ve hukuku resmen berhava etmeyi “barış ve medeniyet” olarak lanse etmeleri.

“Mezhepsiz bir Hıristiyanım” deyip kabinesini Siyonist ve Evangelistlerle dolduran Trum’ın İsrail’in yüz bin insanı katlettiği Gazze’yi doğalgaz ve enerji çıkarları uğruna “kumarhane, eğlence ve kara para aklama kirli merkezi” yapma projesi uğruna Gazzelileri sürgünle göçe zorlaması zulmünü bütün dünyanın gözü önünde bir “çözüm” olarak sunması.

Veya mülteci kamplarını bombaladığı Gazze’de açlığa mahkûm edilen yardım toplama noktalarında toplanan çocukları, kadınları, yaşlıları havadan ateşle katleden, Gazze’de onlarca hastaneyi bombalayan ve son saldırılarda İran’da yüzlerce sivili öldürdüğü yerleşim birimlerini ve altı hastaneyi vuran Netanyahu’nun İsrail’de askerî karargâha yakın bir hastanenin İran füzelerinden etkilenmesi üzerine “hastane bombalamak insanlık ve savaş suçudur, aşağılıktır” diye kendini târif etmesi.

ANKARA’DAKİLERİN GEÇİŞTİRMESİ…

Görünen o ki 1981’de İsrail’in 1981’de Osirak nükleer reaktörünü vurduğu Irak’ta 2003’te “kitle imha silâhı var” yalanıyla işgalindeki ve sırf petrolü millileştirip emperyal güçleri devre dışı bıraktırdığı için “nükleer silâh üretiyor” iftirasıyla önce “nükleer enerji programı”nı terk ettirip 2011’de dönemin Başbakanı’nın önce “NATO’nun Libya’da ne işi var!” tepkisini gösteren, ardından “Libyalılar için Libya’da olmak” diyerek NATO paravanında asker göndererek Türkiye’yi de kattığı “Libya’ya müdahaleyle Kaddafi’yi linç etmesindeki gibi İran üzerinde bir emperyal oyun oynanıyor.

Türkiye’nin Güneydoğusunu da içine alan “arz-ı mev’ud (vaad edilen topraklar)” iddiasıyla İsrail’in bölgedeki egemenliği “büyük İsrail” uğruna Türkiye’nin 378 kilometre sınırının olduğu Müslüman komşuları Irak’ın ve 911 kilometre sınırı olan Suriye’nin “devletsizleştirilmesi”nden sonra 534 kilometre sınırı olan İran’ın da tasfiyesiyle BOP’un Kuzay Afrika’dan Afganistan’a yirmi iki İslâm ülkesini etnik ve mezhebî iftiraklarla bölüp parçalamaya itmeyi amaçlayan “Amerikan tefrika fitnesi” dayatılıyor.

Ancak en vahimi, Türkiye’nin Müslüman komşularını bir bir ifnasını Ankara’dakilerin hâlen “kuru kınamalar”la geçiştirmeleri. İsrail’e karşı onca ekonomik ve savunma sanayii anlaşmasından bir tekini ve devam eden ticareti iptale yanaşmayıp zaman zaman Netanyahu’ya hâlen periyodik “sert çıkışlar”la kamuoyunu oyalamaları.

Ve bütün bu kanlı soykırım, işgal ve saldırı melânetinin arkasındaki Trump’a iktidardakilerin ağızlarını dahi açmaması…

Okunma Sayısı: 394
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı