"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Üstad, ifrat ve irtibat

Süleyman ALIÇ
07 Kasım 2021, Pazar
Aziz dostlar ne Kur’ân’da, ne Sünnette, ne dinimizde, ne de Risale-i Nur’da hiçbir şeyin ifratı uygun görülmemiştir. Çünkü “İfrat veya tefrit, delillere karşı bir isyandır.” 1 Hatta “İfrat tefrite sebep olduğundan, daha kabahatlidir.” 2

Yüce Rabbimiz “Siz insanlara şahit olasınız, Peygamberde size şahit olsun diye sizi aşırılıklardan uzak bir ümmet yaptık” 3 diyerek aşırılığı men etmiş. 

Yine Peygamber Efendimiz de (asm) “ifrat ve tefritten uzak dur, vasatı tercih et; çünkü işlerin en hayırlısı orta olanıdır.” 4 diyerek ümmetine ifrat ve tefritten uzak durmayı tavsiye etmiş. 

Üstadımız bu kudsî emirler ile İslâm’ın her konusuna hayatı boyunca hüve hüvesine uymuş, hiçbir zaman ifrat ve tefride düşmemiş, talebelerine de ısrar ile hep bunu tavsiye etmiştir. 

Fakat bir konu istisna; oda “İrtibat.” 

Evet şöyle diyor Üstadımız: “Fazla fevkalâde hüsn-ü zan ve müfritâne âlî makâm vermek yerine, fevkalâde sadâkat ve sebât ve müfritâne irtibât ve ihlâs lâzımdır. Onda terakkî etmeliyiz” 5 Risale-i Nur mesleğinde sadece kardeşler arasında aşırı görüşmek, irtibât kurmak ve Allah için uhuvvetkârâne muhabbet vardır. Bu noktada sınır konmamıştır. Bu irtibât Allah için olduğundan zararsızdır. Bundan başka bütün noktalarda hadd-i vasatta kalınmalıdır. Çünkü bu meslek uhuvvet mesleğidir. Bizim en önemli düstûrlarımızdan birisi de tefânî ve fenâ fi’l-ihvan cihetidir. Kardeşlerde fânî olmak, ancak onların meziyetleri ile iftihâr etmek ve onlarla hizmet-i Kur’ânîye ve Nuriye cihetinde aşırı derecede görüşmek ve kucaklaşmak müfritâne irtibâtın gereğidir. 

Peki, İslâmı hüve hüvesine yaşayan, hiç taviz vermeyen Üstadımız neden “müfritane irtibat“ isteyip, vasatı tercih etmedi?  

Cevap Üstadımızdan: “Her biri yüz adam kadar ehemmiyetli olan hakikî mücahid kardeşlerle görüşmek ve akd-i uhuvvet etmek, kuvvet vermek ve almak ve teselli etmek ve müteselli olmak ve hakikî bir tesanüdle kudsî hizmete sebatkârâne devam etmek ve güzel seciyelerinden istifade etmek.” 6 “Bu dünyanın hayatı pek çabuk değişmesine ve zevaline ve fena ve fanî akıbetsiz lezzetlerine ve firak, iftirak tokatlarına karşı bir ehemmiyetli medar-ı tesellî ise, samîmi dostlar ile görüşmektir. Evet, bazan birtek dostunu bir-iki saat görmek için yirmi gün yol gider ve yüz lirayı sarf eder. Şimdi, bu acîb, dostsuz zamanda, samîmi kırk-elli dostunu birden bir-iki ay görmek ve lillah için muhabbet etmek ve hakîki bir tesellî alıp vermek, elbette başımıza gelen bu meşakkatler ve zayiat-ı maliye, ona karşı pek ucuz düşer;” 7 diyerek Nur Talebelerinin bir birleri ile irtibatlarının ne kadar hem hizmeti imaniyeye hem kendilerine faydasının olduğunu onlarca mektubunda dile getirmiş, kendisi de bizzat bunu o günün zor şartlarında bilfiil uygulamıştır. 

Yaptığımız ufak bir araştırmada; Kastamonu, Emirdağ, Barla Lâhikaları ile Tarihçe-i Hayat ve Şuâlar’da bine yakın mektup yazdığını ve belki onun iki katı kadar da gayr-ı münteşir mektuplarının olduğunu biliyoruz, 

Hem Üstadımız, hem de talebeleri o gün irtibatın en etkili vasıtası olan mektuplarla bu irtibatı sağlamaya çalışmışlar. Hem de ne zorluklarla; kâğıt bulacaksın, kalem bulacaksın, zarf bulacaksın, pul bulacaksın, bir de oturup bunu yazacaksın, kalkıp postaneye gidip vereceksin, bazen polislerden saklayarak gerekirse Nur Postacıları (Santral Sabri gibi) bulup bu irtibatı sağlayıp, birlik, beraberlik, uhuvvet ve muhabbetin devamını sağlayacaksın! 

Bu irtibatı Üstadımızın talebeleri ve saff-ı evvel abilerimiz 1960’lı 70’li yıllarda hemen hemen hiç kimsenin arabası yok, dolmuşu yok iken, bazen otobüsle, bazen kamyonla, bazen traktör üzerinde toz, duman, kar, kış demeden şehir şehir kasaba kasaba dolaşarak bu irtibatı sağladılar. Rabbim hepsinden ebediyyen razı olsun.  

Peki, onlar o kadar zorluklar içinde bunları yaparken bizler bu irtibatın neresindeyiz? Hangi ağabeyimizi, hangi kardeşimizi bir “alo” diyerek, hâl hatır soruyor, bir birimizle Üstadımızın “akd-i uhuvvet etmek, kuvvet vermek ve almak ve teselli etmek ve müteselli olmak ve hakikî bir tesanüdle kudsî hizmete sebatkârâne devam etmek ve güzel seciyelerinden istifade etmek” emirlerini yerine getiriyoruz? Bizler maalesef bu konuda çok ihmalkâr davranıyoruz. Bunun sonucu da kardeşlerimizle aramızdaki uhuvvet ve muhabbet azalıyor, o da hizmetlerimizin aksamasına ve gerilemesine sebep oluyor. Öyleyse haydi hiç vakit kaybetmeden elimizi cep telefonuna atarak oturduğumuz yerden yıllarca görüşmediğimiz, konuşmadığımız, belki varlığını unuttuğumuz bir ağabeyimizi, bir kardeşimizi arayıp “müfritane irtibatımızı” sağlayalım ve “Allah için görüşüp (..)ömrümüzün  dakikalarını, seneler hükmüne geçirelim.” 8 

Dipnotlar:

1. İşârâtü’l-İ’câz, s. 358.  2. Muhakemat, s. 40. 

3. Bakara Sûresi, 143.  4. Beyhaki.  5. Kastamonu Lâhikası,  s, 113.  6. Şuâlar, s. 502.  7. Şuâlar, s. 501.  8. Lem’alar, s. 38. 

Okunma Sayısı: 2007
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı