Uğur rumuzlu okuyucumuz: “Çok isyan etmem nedeniyle kalbim katılaştı. Ağlayarak namaza başladım. Bazen namazda kalbim sıkışıyor. Tövbemi yapmaya çalışıyorum. Namaza ve tövbeye devam edersem zamanla kalbim düzelir mi?”
Mektubu Yırttım
Bir günah kalbimizi sıktıkça sıkıyorsa, vicdanımız dünyayı başımıza dar etmişse, tövbemizin kabulü yakın demektir. Bu darlıktan sıkılmayalım. Tövbeye devam edelim. Hiç günah işlememiş gibi –inşallah- bağışlanırız. 1
Ashab-ı Kiram’dan Ka’b bin Malik (ra) tövbesinin kabulünü şöyle anlatıyor: “Tam kırk gün geçmişti. Resûlullah’ın (asm) elçisi Huzeyme (ra) geldi.
Bana: “Resûlullah (asm) kadınından ayrılmanı emrediyor!” dedi.
Ben: “Boşayacak mıyım?” dedim. O da: “Hayır! Yalnız kadınına yaklaşma!” dedi.
“Bu emir üzerine karıma, “Babanın evine git! Allah hüküm verinceye kadar, babanın yanında kal!” dedim.
“Bir gün Medîne çarşısında dolaşırken, bir de ne göreyim, zahire satmak için Medîne’ye gelmiş Şam kıptîlerinden birisi etrafındakilere: “Kâ’b bin Mâlik’i bana kim gösterir?” diye soruyordu. Bunun üzerine halk ona, beni göstermeye başladılar. Adam yanıma geldi. Bana Gassân Kralından bir mektup getirdi. Mektubu okudum. Mektupta şöyle yazıyordu: “Duyduk ki, efendiniz size cefa ve eza etmekte imiş! Allah seni horlanacağın ve hukukun zayi olacak bir mevkide yaratmamıştır! Binâenaleyh, bize gel, bize sığın! Sana, şanına lâyık bir surette hürmet ve ihsanda bulunalım!”
“Mektubu okuyunca, “Bu da başka bir belâ!” dedim. Mektubu yırtıp attım!”
Tövben Mübârek Olsun!
“Dünyam kararmış olarak on gece daha bekledim. Ellinci gecenin sabahında sabah namazını kıldıktan sonra, dama çıktım. Vicdanım beni sıktıkça sıkmış, gönlüm bunalmıştı. Yeryüzü bütün genişliği ile bana dar geliyordu. Seli’ Dağı üzerinden birisinin, avaz avaz bağırarak:
“Ya Kâ’b! Müjde!” diye seslendiğini işittim. Hemen secdeye kapandım.
“Meğer ellinci günün sabah namazında Resûlullah (asm), Allah’ın bizim tövbemizi kabul ettiğini ilân etmiş de halk bize müjdelemeye koşmuş!
Müjdeci bana gelince, üzerimdeki iki elbisemi çıkarıp müjdelik olarak ona giydirdim! O gün, bundan başka elbisem yoktu! Kendim Ebu Katâde’den emanet iki kat elbise aldım ve giydim. Hemen Resûlullah’a (asm) koştum.
“Halk bölük bölük beni karşılıyorlar, tövbemin kabulünü tebrik ediyorlardı. Bana:
“Allah’ın tövbeni kabulü mübarek olsun!” diyorlardı.
Allah Tarafından
“Resûlullah (asm) mescitte oturuyordu. Etrafında halk yer almıştı. Talha bin Ubeydullah (ra) ayağa kalktı, koşarak geldi ve beni tebrik etti.
“Resûlullah’a (asm) selâm verdim. Resûlullah’ın (asm) mübârek yüzü sevincinden parlıyordu. Bana: “Annenin seni doğurduğu gün gibi bir hayırla sana müjdeler olsun!” buyurdu. Ben: “Yâ Resûlallah! Bu müjde senin tarafından mı? Allah tarafından mı?” dedim.
Resûl-i Kibriyâ Efendimiz (asm): “Allah tarafından!” buyurdu.
“Resûlullah (asm) sevindiği zaman mübârek yüzü ay parçası gibi parlardı. Biz de O’nun (asm) bu sevimli simasından, sevinçli bir vahiy geldiğini anlardık. Sevincimden uçuyordum. Resûlullah’a (asm): “Yâ Resûlallah! Tövbemin kabulüne karşılık şükür olarak, malımın tamamını bağışlamak istiyorum!” dedim.
Resûlullah (asm): “Malının bir kısmını kendine bırak!” buyurdu.
Ben de: “Hayber’deki hissemi alıkoyayım. Ya Resûlallah! Allah beni bu badireden ancak doğruluğumla kurtardı. Hayatta kaldıkça doğru söylemek de tövbemin tamamı olsun!” dedim. 2
Ka’b bin Malik ve diğer iki sahabinin tövbelerinin makbul olduğunu şu âyet müjdelemişti: “Savaştan geri kalan üç kişiye yeryüzü bunca genişliğine rağmen dar gelmiş, vicdanları kendilerini sıktıkça sıkmıştı. Nihâyet Allah’a karşı, Allah’a sığınmaktan başka hiçbir çare olmadığını anladılar. Bundan sonra Allah onları yine eski hallerine dönsünler diye tövbe nasip etti. Şüphesiz ki Allah tövbeyi en çok kabul eden ve hakkıyla merhamet eyleyendir.” 3
DUÂ
Allah’ım! Ben günahkârım. Sen Gafur’sun! Ben taksirat sahibiyim. Sen Afüvv’sün. Benim hatalarım çok! Senin merhametin çok! Affet! Mağfiret buyur! Merhamet eyle Ya Rab! Âmin.
Dipnotlar:
1- Lem’alar, s. 173. 2- Müslim, Tevbe, 9. 3- Tevbe Sûresi, 118.