Muharrem Okur: Mektubat, (h)174. sayfada hırçın çocuğa olan beddua meselesinin öncesi sonrası rivayetin tamamı nedir?”
Onun Ayağını Kes
Mektubat’ta anlatılır ki: “Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm namaz kılarken, hırçın bir çocuk namazını kat edip geçtiğinden, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm “Allah’ım onun izini kes” demiş. Ondan sonra çocuk daha yürümemiş, öyle kalmış, hırçınlığının cezasını bulmuş.”1
Ebu Davud’un rivayeti de şöyledir: Said bin Gazvan hac dönüşü Tebük’e gelmişti. Yere oturtulmuş sakat bir adam gördü. Yanına yaklaştı, niçin bu hâle düştüğünü sordu.
Adam şöyle dedi: “Resulullah Tebük’e geldiğinde bir hurma ağacının önüne inmişti. ‘Şu ağaç bizim kıblemizdir.’ buyurdu. Ve hurma ağacına dönerek namaza durdu. Ben daha o zaman küçüktüm. Koşarak geldim. Sütre olarak duran hurma ağacı ile onun arasından geçtim. Bunun üzerine Resulullah: ‘O bizim namazımızı kesti, Allah da onun ayağını kessin.’ buyurdu. O günden beri ayağa kalkamaz oldum.”2
Bilmediğimiz Sırlar Var
Kaynaklarda böyle anlatılıyor. Biz bu hadise başkaları gibi uydurma yaftası takmayacağız. Rivayet edenleri itham etmeyeceğiz. Bundan bir çocuk ve şefkat edebiyatı çıkarmayacağız. Çünkü biliyoruz ki Resulullah (asm) çocukları herkesten çok severdi.
Biz hadisi anlamaya çalışacağız. Anlayamadığımızda susacağız! Ne rivayet eden âlimleri, ne Peygamber Efendimizi (asm) bu nedenle -hâşâ- kınamayacağız! Haddimizi bileceğiz.
Önce şunu teslim edelim: Biz her şeyin hikmetini bilmek zorunda mıyız? İnsanlık tarihinde hikmetini bilmediğimiz nice hadiseler yok mudur? Bu da onlardan biri olamaz mı?
Hz. Hızır (as), Hz. Musa (as) ile yolculuğunda gemiyi deliyor. Hazret-i Musa (as) karşı çıkıyor. Biraz yürüyorlar. Hazret-i Hızır bu defa bir genci öldürüyor. Hazret-i Musa (as) buna da karşı çıkıyor. “Masum bir insanı öldürdün sen! Ne kötü bir şey yaptın!” diyor. Bunlar, hepimizin duyacağı cinsten tepkilerdir.
Fakat Hazret-i Hızır (as): “Sana sabredemezsin demedim mi?” diye çıkışıyor.3
Ardından sebeplerini şöyle açıklıyor: “Gemi denizde çalışan yoksul kimselerindi. Onu delerek kusurlu yaptım ki, ileride her sağlam gemiyi gasp eden kralın hışmından emin olsunlar. Çocuğa gelince… bu kâfir tabiatlı çocuğun ileride anne ve babasını isyan ve inkâra sürüklemesinden korktuk.”4
Gerçek Hikmetini Resulullah’a (asm) Bırakmalıyız
Bu çocuğun bir müşrik çocuğu olduğu, Resulullah’ın namazını ifsat etmek için kışkırtılarak gönderildiği, Resulullah’ın da bir mu’cize ile müşriklerin oyunlarını bozduğu yorumunu yapanlar olduğu gibi, çocuğun ergen ve hırçın bir delikanlı olduğunu, namazı kasıtlı olarak kestiğini söyleyenler de olmuştur.5
Nihayet İmam-ı Suyûtî, bu hadiseyi Hz. Hızır’la başka bir çocuk arasında geçen hâdiseye benzetmiş ve hikmetinin sadece Peygamberimizce (asm) bilindiğine işaret ederek yorumdan kaçınmıştır.
Doğru olan da yorumdan kaçınmak olmalıdır. Her şey bizim malumatımıza münhasır değildir. Nihai manada çocuk için böylesinin daha hayırlı olduğunu düşünmek ve gerçek hikmetini Resulullah’a (asm) bırakmak daha doğru olacaktır.
Dipnotlar:
1- Mektubat, s. 174; Beyhakî, 5/243., 2- Ebû Dâvud, Salât: 110., 3- Kehf Suresi: 71-79., 4- Kehf Suresi, 79, 80., 5- eş-Şifâ, 1/632.