04 Haziran 2014, Çarşamba
Bir müddet önce twitter hesabımda şöyle bir not yazmıştım: “Kayınvâlidemin nasihati: Kızım zarûret olmadıkça sokağa çıkma! Çünkü; nâmahrem bakışlara maruz kalan kadının güzelliği gider.”
Mekke ve Medine’de otel işletmeciliği yapan Dilek Bağırsakçı adlı muhterem okuyucum, bu notumu okumuş ve bana şöyle bir mesaj göndermiş: “Suna Hanım; Allah sizden razı olsun. Sizden bir ricam olacak; Müslüman kadınların giyim kuşamıyla ilgili bir yazı yayınlamanızı rica etsem... Gerçekten ihtiyacımız olan bir konu. Facebook’unuzda daha önceden okumuştum ama şimdi bulamıyorum ya da gözümden kaçıyor annenizin bir sözü bayanların çok -fazla dışarı çıkması güzelliklerini alırmış; yanlış hatırlamıyorsam... Bayanların çalışması hakkında bir yazı yazarsanız...”
Kadınların çalışması ve tesettürü hakkında İslam dini gerekli hükümleri vermiştir. Ve bu hükümleri artık herkes biliyor. Ben ise âciz bir kulum; bu konuda “şöyle-böyle” diyebilecek fetva makamında değilim. Bununla beraber; evlenmeden önce tesettürsüz bir şekilde erkeklerle beraber çalışmış olduğumdan, bizzat yaşadığım veya şâhid olduğum bazı olumsuz haller oldu. Ve bu haller bana açık-saçıklığı ve erkeklerle beraber çalışmayı nefret ettirdi!
Evet, muhterem okuyucularım; tesettür fetvası veremem ama bizzat yaşamış olduğum tecrübeler ışığında nasihatte bulunabilirim; böylelikle bir vâcibi de yerine getirmiş olurum inşaallah. Zira; Allah u Teâla Ğaşiye Suresi 21. âyetinde şöyle buyuruyor:
“Artık sen, öğüt verip-hatırlat. Sen, yalnızca bir öğüt verici-bir hatırlatıcısın.”
Peygamber Efendimiz de (asm) bir hadis-i şerifte, “Din nasihattir” buyurmuştur. Sahabiler, “Kimin için nasihattir?” diye sorunca, Peygamber Efendimiz, “Allah, Kitabı, Rasûlü, mü’minlerin yöneticileri ve tüm Müslümanlar için nasihattir” buyurmuştur.
***
Gelelim kadının dışarıda çalışması meselesine... Şu bir hakikattir: İslam dini kadının çalışmasına engel olmamıştır. Zarûret halinde kadın çalışabilir elbette. Ticaret ile meşgul olup bu işte çok da başarı göstermiş olan Hz. Hatice (ra) buna en güzel örnektir. Kadın, ticaretten başka bir çok mesleği de icra edebilir. Mesela; öğretmen, tabip, hemşire, zabıta, ressam, yazar vs. olabilir. Kadının icra edeceği meslekte aranacak esas şey, Allah’ın tesettür emrini yerine getirilebilme imkânının bulunması ve kadınlık fıtratına uygun olmasıdır.
İslam’ın amacı, asla kadını eve hapsetmek değildir! İslamın amacı; kadını, bazı süflî nefis sahibi tüccarların (kadın-erkek farketmez) maddî kazanç edatı olmaktan korumaktır. Biz kadınlar kendi kendimize şunu sormalıyız: Daha çok erkeklerin ilgilendiği şeyler olan, emlak, araba, motosiklet, yat, tekne satışında, işveli hareketler yapan kadın manken (çoğu zaman neredeyse üryân!) kullanılmasının maksadı nedir?
Kendi fıtratını tanıyan, izzet-i nefis sahibi akıllı bir kadın bu sorunun cevabını pekalâ bilir. Cevap şudur: Yaradılıştan ince ve hassas olduğu için Araplar tarafından “cinsün naîm” diye vasfedilen kadın, aç gözlü erkeklerin dikkatini çeker; özellikle de kesesi dolu olanların. Bir müddet kadın süzen bu tilki gözler, daha sonra sergilenen ürüne yönelir. Yani satılmak istenen şey aslında üründür; kadın ise, o ürüne işaret eden ucuz bir âlet konumundadır işte o kadar! Bakın; mağazaların, otellerin ve şirketlerin resepsiyonlarında çalışanlar çoğunlukla güzel ve alımlı kadınlardır. Şer’i ölçüde tesettürlü olan bayanlara buralarda iş vermezler. Çünkü; Allah’ın razı olacağı şekilde tesettüre bürünen, yani vücut hatlarını belli etmeyen pastel renkli, geniş ve uzun bir kıyafet giyen, makyajsız ve başörtülü bir kadın erkeklerin nefislerini okşamayacağı için, tüccarlara para kazandırmaz!
İşte size ispatı: Hatırlarsanız; şer’i örtüsüne bürününce, Kuveyt Crown Plaza’daki işinden kovulan Kırgız Zülfiye ile yaptığım röpörtajda Zülfiye şunları söylemişti:
Kadının dışarıda çalışması zarûrete bağlı demiştik. Lakin; söyleyin bakalım, hayat için zarûret nedir? Zarûret; kanaat sahibi bazı kadınlara göre, 1 salon 2 odalı bir ev, karın doyuracak kadar bir maaştır. Bu tür kadınlar için, sadece kocanın çalışması, geçinmek için zor da olsa yeterlidir. Ya da; Rabbinin razı olacağı bir iş bulabilirse çalışır; olmazsa aile bütçesine evinden katkıda bulunabilmenin yollarını bulmaya gayret eder. Bunu kendini haram bakışlardan saklama niyetiyle yaparsa, Rabbim de güzel bir rızkı ayağına kadar getirir. Bugün bir çok kadın, evden çalışarak para kazanıyorlar; hem de oldukça iyi bir para!
Kimine göre ise zarûret, ağır mobilyalar ve süslü perdelerle döşeli bir ev, temizlik için yardımcı kadın, araba, tatil, konser, sık sık lokanta ve pastahaneye gitmek, yüzünün boyası ve cilası, her elbiseye göre eşarp, renk renk ayakkabı-çanta; ne hikmetse, gözden çok eşarpların üzerine takılan ve böylelikle gece-gündüz demeden bedava reklamı yapılan filan marka güneş gözlüğü! İşte bu tür kadınlar için koca parası yetmez elbette. Meftûnesi olduğu nefsinin masraflarını karşılamak için para peşinde koşması lazımdır!
Son olarak; bu yazıyı yazarken, bir Erzurum türküsünde kadına verilen ince nasihatler aklıma geldi. Bakın ozanımız sevdiği kadına nasıl nasihat ediyor:
“Güzeller bezenmiş toya giderler
Sizlere emanet yar oynamasın
Ben bülürem reca minnet ederler
Yengüllük edip ay balam tez oynamasın
Düşmanlar oturmuş bize bakarlar
Kızıl güller al yanağa takarlar
Sonra söyler başımıza kakarlar
Dodağın altında dil oynamasın
Ben seni sevmüşem sevgülü yarim
Sizlere gurbandır bu şirin canım
Demirem oynamasın oynasın hanım
Kara kaş altında göz oynamasın”
Ben de bacılarıma nasihat olarak şöyle derim:
Sokağa çıkan kadınlar; bezenmesinler ve yollarda salınarak yürümesinler! Gururlandıkları cemalleri Allah’tan emanettir; nâmahremlerden saklasınlar!
Zarûri işleri bitirince, karanlıktan önce yuvaya sokulsunlar!
Ve evlerinin nazlı sultanı olsunlar!
İnsî ve cinnî şeytanlar hep kadınları kollarlar!
Her fırsatta, anaları yuvadan dışarı atmaya çabalarlar!
Sonra da, “Ne yapayım çağırdım; sen de çıktın!” diyerek dalga geçerler!
İlla da sokağa çıkmak gerekirse, kadınlık vakarını korusunlar!
Güzelim....Ey Allah’ın sevdiği mümine kadın!
Rabbinin emrine uyup, iffet kaftanını giyin!
Şayet; erkeklerle çalışmak zorunda kalırsan,
Konuşman zarûret ölçüsünde olsun; hareketlerin de cilveden yoksun!
Not: Arapça eğitimi almak için yurtdışında hangi ülkeye gidilmesi konusunda sık sık mesaj alıyorum. Ben Ürdün’ü tavsiye ederim.
Dipnot: 1.http://www.yeniasya.com.tr/yazi_detay.asp?id=7928
Okunma Sayısı: 3378
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.