Bediüzzaman Hazretleri Kur’ân ve Peygamberimizden (asm) aldığı ders ile dünyanın üç yüzü olduğunu belirtir:
1. Fani, geçici, sefahat, rezaletler ile dolu birinci yüzü.
2. Allah’ın güzel isimlerine ayna ve görüntü yeri olan ikinci yüzü.
3. Ahiretin tarlası olan üçüncü yüzü.
Zaman zaman duyduğumuz “Dünyayı sevmek bütün kötülüklerin başı, dünyayı sevme!” mealindeki sözler dünyanın birinci yüzü ile ilgilidir. İkinci ve üçüncü yönleriyle dünya sevilmeye lâyıktır.
KALBEN BAĞLANMAMAK
Allah adına kullanılmayan, nefis hesabına olan her şey aldatıcıdır. İnsan bunlara sahip olmalı, ama gönlünü kaptırmamalıdır. “Dünyayı kesben değil, kalben terk etmek lâzımdır” hakikati bu gerçeğe işaret eder. Kalben mala mülke, makama rütbeye bağlanmak dünyada da ahirette de hüzün kaynağıdır.
Peygamberimizin (asm) ümmeti için korktuğu bir haldir: “Ben Allah’a ortak koşmayacağınıza dair eminim. Ancak dünya malına dalıp ahireti unutmanızdan korkuyorum” hadisi bu hakikati ifade eder.
Kur’ân Ad, Semud, Nuh ve Lut kavimlerini örnek vererek kıyamete kadar yaşayacak bütün insanları bu tehlikeli halden korunmaya dâvet eder.
HELÂL DAİRE
Hz. Ali (ra) dünyalığı “İnsanı Allah’tan uzaklaştıran her şey” olarak tarif eder. Helâl daire dışındaki her türlü maddî hayat, zevk ve lezzetler bu sınırın içine girer. Helâl dairenin zevk ve lezzetleri dünyalık değildir. Bediüzzaman Hazretleri’nin ifade ettiği gibi “Helâl daire keyfe kâfidir.” Biri bitse diğeri yerine gelir. Çünkü rahmet hazinesinin bitmez tükenmez lezzetleri vardır.
HÜLÂSA
Rabbimiz dünya nimetleri gibi ahiret nimetlerini de mü’minler için hazırlamıştır.
İlk kırk hadisi yazan kişi, tebei tabiinden Abdullah bin Mübarek “Kimler sultandır?” sualine, “Dünyanın faniliğine boyun eğmeyenler” cevabını vermiştir.
Bu, sultanlar için büyük bir müjdedir.
Sultanlara selâm olsun!