"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hiçbir şey yokmuş gibi yaşamak

Yasemin YAŞAR
24 Mart 2012, Cumartesi
“Eğer diğer gezegenlerde bizim gibi canlılar varsa, dünyamızı mutlaka tımarhane şeklinde görüyorlardır.” Bernard Shaw’ın bu sözü insanlığın hâl-i hazırdaki durumu için hiç de yanlış değildir. Evet, insanlık gelinen noktada aklını kaybetmek üzere gibi görünüyor. Dünyanın bir çok yeri adeta kaynayan bir kazan gibi. Ölümler, zulümler, ahlâksızlık girdabı insanlığı adeta yutmakta ve insan hiçbir şey yokmuş gibi yaşamaya devam etmektedir.
Aslında insan yaşıyormuş gibi yapmakta, kendisine dokunmadığı sürece hiçbir şey yokmuş gibi, düşünmeden, sorgulamadan yaşamanın kolaylığını seçmektedir. Böyle haliyle de aklını iptal edip, insanlıktan çıkmaktadır.
İnsan, insanlığın değişmez değerlerini paraya değişen, fazilete dayalı bir ahlâkı yıkıp tahribe dayalı tüketim anlayışını ikame eden; sevgi, hoşgörü, samimiyet erdemleri yerine ikiyüzlülük, gösteriş, güç ve menfaat ilişkilerine dayanan bir yaşama biçimini seçmiş gözüküyor. Ve insan hiçbir şey yokmuş gibi yaşıyor.
“Hayat, cidaldir” mantığıyla, hadiseleri değerlendiren insanın nazarları körleşiyor, merhamet duygularını kaybediyor, vahşeti, zulmü alkışlar hâle geliyor ve insan yine hiçbir şey yokmuş gibi yaşıyor.
“Batı toplumu dünyayı bir yörüngeye sokabilir, Ay’a ulaşabilir; ama iki insan için birbirlerini boğazlama isteği duymadan bir hafta süreyle uyum içinde yaşamanın yolunu bulamadı” diyen, G. Leonard, şu andaki hakim medeniyetin geldiği noktayı çok iyi tahlil etmiştir. Vahiyden beslenmeyen her türlü sistemin çöküşü yakındır. İnsanlık bunun sancılarını çekmekte ve yine de hiçbir şey yokmuş gibi yaşamaktadır.
Batının zalim oyunlarına gelen Müslüman toplumların şu andaki içler acısı hâlini tv ekranlarında seyredip, biraz sonra da eğlence ve dizilere çok rahat geçiş yapanların sayısı hiç de az değildir. İnsan hiçbir şey yokmuş gibi yaşamaktadır.
Kin, nefret ve menfaat yüklü bombalarını, kara parçalarından önce kalplere atan medeniyet, insanlığı kolay yutulur lokmalar haline getirip yutmakta beslenmektedir. Ejderha ağzını açıp beklerken Üstad’ın tabiriyle, ‘sinekleri kovalamakla meşgul olan’ mü’minlerin tavırları yine hiçbir şey yokmuş gibi yaşamak manzaralarıdır.
Hikâye şu andaki durumu ne güzel özetlemekte ve hiçbir şey yokmuş gibi yaşamanın kolaycılığını bize anlatmaktadır.
Adamın biri doktora gitmiş. Doktor bel ağrısından dolayı film çekmiş ve “Disk kaymasından dolayı kesin ameliyat olman lâzım” demiş. Fiyatı bildirmiş ve çekeceği acıdan bahsetmiş. Hasta, “Bunun başka yolu yok mu?” deyince doktor, “Var, hem de daha kolay ve daha ucuz.” Hasta merakla sormuş: “Nedir?” Doktor, “Röntgen üstünde rötuş yaparsam bu diski yerine oturtmuş gibi gösterebilirim” demiş.
İşte insan hikâyedeki gibi, hiçbir şey yokmuş gibi yaşadıkça, acılarını hafifletmiyor, aslında bir başkasının acısından kaçarken, insanlığını kaybediyor.
Ruhlar ulvîleştikçe, himmetler âlîleştikçe insanın iç sızısı, acıları, merhamet ve diğergamlık hisleri daha da artmakta ve genişlemektedir. Bediüzzaman’ın Eskişehir Hapishanesi penceresinden bakarken liseli kızların elli yıl sonraki hallerini görüp gözyaşları dökmesi manidardır. “Aman sen de, geç, boş ver, neme lâzım” nazarları, düşünceleri himmeti sadece nefsi olanların halleridir. Günümüz insanının en önemli problemlerinden biri belki de budur. Zira her gün göz önündeki nice gençlerin hallerine nazar edip, bir şey yokmuş gibi yaşamak, onca aile dramlarına bakıp kulak tıkamak, katledilen Müslümanlara bakıp, nemelâzım deyip bir duâyı bile esirgemek insan olarak hangi konumda olduğumuzu, ruhlarımızın ne kadar ulvî (!), himmetlerimizin ne kadar (!) olduğunu göstermektedir.
İnsanlık bir başkasının acısını hissedebildiğimiz ölçüde yaşanacaktır. Paylaşabildiğimiz, sevebildiğimiz oranda insan olacağız. Zira insanı eşref-i mahlûk yapan sır, kalbindeki muhabbet hisleridir. ‘Nemelâzımcılık’ ve hiçbir şey yokmuş gibi yaşamak halleri, insanı insanlıktan edecek ve Kâinatın Sahibi de manasını ve hikmetini kaybeden bu âlemi kapatacaktır. Bu yüzden insan dünyayı tımarhaneye çevirerek, aklını kaybederek, başına erken bir kıyametin kopmasına sebep olmadan aklını başına almalı, insanlığını kazandırarak ulvî hisleri ihya etmeli ve herkesin bulunduğu ortamda bir iyilik harekâtı ve duâ operasyonları başlatmaları zarurîdir.
Okunma Sayısı: 1445
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı