Salvador Allen’de Şili’de seçilmiş ilk sosyalist hükümetin başkanıydı.
Nixon-Kissinger ikilisinin yürüttüğü bir CIA operasyonu ile devrildi.
General Pinochet’in kuvvetlerine karşı elinde tabancasıyla son ana kadar çarpışmış, teslim olmaktansa ölümü seçmiş bir liderdi.
Amerikan destekli kanlı bir darbe ile iktidara gelen Pinochet ise, 17 yıl boyunca ülkesini demir yumrukla yönetmiş zalim bir diktatördü.
91 yaşında hayata veda ederken arkasında infaz mangaları, ölüm tarlaları ve tam 3 bin ceset bıraktı.
Ya Pinochet’in insanlıkla alay ettiği gündü, ya da hayat ona bir şaka yapmıştı.
Hayatı boyunca insan haklarının en azılı düşmanı olan Pinochet’in ölümü, “10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü”nde gerçekleşmişti.
Bir de Orhan Pamuk’un Nobel Edebiyat ödülünü aldığı gün, dünyadan çekip gitmişti bu kanlı diktatör…
İnsanlık bir diktatörden daha kurtulurken, aynı saatlerde son devrin en büyük romancısı adına düzenlenen töreni izliyordu.
***
Babasının çantasındakileri getirmişti oraya.
Duru bir Türkçesi vardı.
İlk kez Türkçe bir Nobel konuşması yapılıyor ve ilk kez bir Müslüman Nobel Edebiyat ödülünü alıyordu.
Bu şahıs, elbette ki Orhan Pamuk’tu.
Yeni yıla girerken, Batı dünyasında en itibarlı yılbaşı hediyesinin adının Orhan Pamuk romanı olduğu bir başarının adıydı bu adam.
Orhan Pamuk, İsveç Kralı’nın elinden ödülünü alırken, Pinochet zihniyetli adamların bu ülkeye verdikleri zararları düşündüm.
Tren vagonlarına dolup Almanya’ya çalışmaya giden Türklerin, dişlerinin muayene edildiği bir dönemden, en kibirli oldukları edebiyat dalında Nobel’i aldığımız bir devre ulaştık.
O zaman Türklüklerinden utanmayanlar, her nedense bir Türkün Nobel ödülünü almasından dolayı utanır oldular.
Ülkeyi soktukları ekonomik krizlerden sonra, IMF’ye el açmaktan utanmazken, şimdi IMF’nin borçlarını sıfırlayacak bir seviyeye ulaşmamızdan dolayı utanır oldular.
Ekonomik krize sebep olup, millî geliri bir gecede 200 milyar dolardan 143 milyar dolara indirmekten dolayı utanmazlarken, millî gelirin 410 milyar dolara ulaşmasından dolayı her nedense utanır oldular.
Yabancı sermayenin bir gecede faizleri bin de 7 bin beş yüze fırlatmasından dolayı utanmayanlar, her nedense doğrudan yabancı sermaye çekmekte Akdeniz’in birincisi olmamızdan dolayı utanır oldular.
Aslında bizim onlardan utanmamız gerekiyordu.
Ülkemize gelen yabancı düşünürleri, mahkeme kapılarında yumurta yağmuruna tuttukları, Nobel kazanan bir ülkede düşünce suçunun muhafızlığını yaptıkları, ülkeyi kötü yönetime maruz bıraktıkları için.
Ve sormamız gerekiyor.
Dünya televizyonlarında aydınlara yaptıkları saldırılarla haber olanlar mı Türklüğün gururunu yükselttiler, yoksa Nobel konuşmasını Türkçe yapan Orhan Pamuk mu?
***
Bu soruların cevabı düşünülürken, “kim daha yararlı milliyetçilik yapıyor?” diye sormanın da zamanın geldiğine inanıyorum.
Peki birkaç gündür Ankara’da oynanan ve adına da, “Türkü, Rumların karşısında küçük düşürme oyunu” denilen bu oyuna ne diyorsunuz?
Eğer Türkiye kendini tahrip etmeyi başaramaz da, önerimiz ciddiyetini korursa, asıl önemli gelişme Çarşamba gecesi yaşanacak. Sadece bir liman ve havaalanı boyutu ortaya çıktı, ama Türkiye’nin önerisi bir paket ve üzerinde müzakere edilmeye müsait bir öneriler dizisi.
Çarşamba gecesi diyorum. Çünkü Perşembe ve Cuma günü AB’nin en önemli karar organı olan devlet ve hükümet başkanları toplantısı yapılacak.
Türkiye son dakika ataklarıyla ya havayı lehine çevirecek, ya da müzakerelerin 8 başlıkta askıya alınması önerisi masada yerini koruyacak.
Başarırsak, Çankaya ve askere rağmen, hükümetin zaferi olacak.
Başaramazsak, AB konusundaki gönülsüzlüğümüzün ve kendi kalemize attığımız gollerin sonucu olacak.
Dilerim bir kez daha, “Kendim ettim, kendim buldum” demeyiz.
12.12.2006
E-Posta:
[email protected]
|