Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 12 Aralık 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Mustafa ÖZCAN

Minare ile çankulesi (1)



Senkretik alanlar yozlaşmaya davetiye çıkardığı gibi buluşma ve ayrışma alanları da tespit edilemezse bu da kargaşaya ve onun ötesinde rekabet ve zıtlaşmaya yol açabilir. Bu damarları besleyebilir. Samimiyet üzerinde bir güven ortamı inşa edilemezse kaçınılmaz ikili ve çok yönlü ilişkilere rekabet ve zıtlaşma damgasını vuracak ve kaçınılmaz olarak bu hava hakim olacaktır.

Beytüllahim’de Mehd Kilisesi’nin karşısında yer alan Şehabeddin Vakfına kocaman bir cami projesi de güzel güzel geçinen yöre Müslüman ve Hıristiyanlarının arasını açan bir unsur haline gelmiştir. Burada iki taraf da kusurludur. İsrail de el altından bu sürtüşmeyi körüklemeye kalkışmıştır. Hıristiyanlar şeairlerinin veya sembol kiliselerinin tam da karşısında yer alacak bir camiyle gölgelenmesine itiraz etmişlerdir. Müslümanlar da hakları olan bir şeyde ısrar etmişler ve mesele kemikleşerek, kronik hale gelerek iki toplumun güzel ilişkilerini gölgelemeye başlamıştır. Bunun nedeni hakkı tek yanlı olarak düşünmektir. Tek yanlı hak düşünceis başkasına hakkı hayat tanımaz. Burada orta bir yol nasıl temin edilebilir? Öncelikli olarak, iki toplum arasında güven inşa etmek gerekir. İkinci olarak da, bunu ikna çabaları izlemelidir. Bunun da ötesinde kalıcı barışın temini için zihinlerdeki cami-kilise zıddiyeti kalkmalıdır. Bunun için de, inanç zemininde bir buluşmaya, barışmaya ihtiyaç vardır. Bu da karşılıklı samimiyet ve şefkatten geçer. ‘Üçüncü bir yılın ilahiyatı’ derken aslında Hans Küng gibiler buna işaret etmekteler. İslâmiyet Batıda çoğulcu bir yapının içine katılmadan bu anlayış zemini temin edilemeyecektir. Beytüllahim’deki durum bir istisnadır. Şarka gittiğinizde Saraybosna’dan başlayarak tarih içinde cami, kilise ve havraların yanyana yükseldiğini ve durduğunu göreceksiniz. Minare ve kule yanyanadır. Sıkıntının kaynağı, Batının modern zamanlara kadar bu anlayışla tanışmamış olmasıdır. Şarkta ise ulus devletleriyle birlikte din anlayışı da ulusallaşmıştır. Bunun nedeni de yine Fransız Devrimi yani Batı’dan gelen rüzgârlardır. Bu bakımdan başörtüsüne itiraz eden ‘ulusal İslâmcılar’ aynı şekilde kilise veya ekümeniklik meselesine de itiraz etmektedirler. Rahşan Ecevit’in misyonerlik faaliyetleri karşısında ‘din elden gidiyor’ dediğine hepimiz şahidiz. Aynı nedenden dolayı kimi gazeteler ziyaret zemininde ‘İslâmcılar Papa’nın müttefikleri’ tabirini kullanmışlardı. 28 Şubat süreci başlamadan Erbakan başbakan iken İtalya ile Refahyol hükümeti arasında da bir diplomasi trafiği yaşanmış ve kimileri buna da ‘dinî diplomasi’ demişlerdi. Ortak bir anlayış zemini geliştiremezsek veya en azından buluşma ve ayrışma zeminlerini çatışmadan uzak tutamazsak iki toplumun ilişkileri sağlıklı bir mecraya kavuşamaz. Bunun sonucunda her sembol bir zıtlık ve rekabet konusu haline gelebilir.

***

Şehabeddin Vakfiyesi üzerinde kurulacak cami ile Mehd Kilisesi yarışır. Onun ötesinde Batıda yükselen yeni minareler eski çankuleleriyle irtifa yarışına girebilirler. Başörtüsü haçla yarışır. Bunları önlemenin yolu ortak kökende buluşmak veya bu çerçevde bir anlayış geliştirmektir. Beytüllahim’deki gelişmenin bir benzerine bazı Batılı şehirlerde de rastlanıyor. Almanya Katoliklerinin ve Bavyera eyaletinin merkezi Münih de bunlardan birisi. Şehrin yüzde onunu teşkil eden Müslümanlar ve onların da kahiri ekserisini teşkil eden Türkler St. Korbinian Kilisesinin tam da karşısına minareli muhteşem bir cami dikmek istiyorlarmış. Ama Almanya’da Katolikliğin merkezi ve sembolü olan Bavyera’nın kimi sakinleri bu projeye muhalefet ediyorlarmış. Proje üzerinden Müslümanlarla gayri müslimler mahkemelik olmuşlar. Projenin iptali meselesinde başı da Regensburg konuşması öncesinde Papa’yı ağırlayan ve ona mihmandarlık yapan bölgedeki Hıristiyan Demokratların lideri Edmund Stoiber çekiyor. Yeşiller ve Sosyal Demokratlar muhalefet etmezken nedense Hıristiyan Demokratlar, ‘Çankulesinin karşısına minare dikilmez’ diyorlar. Bereket Münih Belediye Başkanı Christian Ude insaflı, geniş yürekli biri, ondan maada Türkiye’de okumuş ve Türklere özenerek bıyık bırakmış bir Alman. Papa gibi Türk misafirperverliğinden etkilenerek bir numaralı cami savunucusu haline gelmiş. Fakat ‘İnsan bilmediğinin düşmanıdır’ fehvası gereği camiye dost olmayan ve istemeyenler de var. Yani ulaşamadıklarımız da var. Kiliseye gidenlerden bazıları ‘Caminin yanında ibadet ederken huzur bulamamaktan korkuyorum’ diyor. İşte bu, bir fobi. Bundan hepimizde biraz var. Hepimiz de bizarız. Karşılıklı olarak bunları nasıl aşmalı? Akillerin üzerinde düşünmesi gereken bir mesele. Münih halinde uzun bir dönemden beri çalışmakta olan Helga Schandly İslâma ve Türklere karşı olmadığını ve birinci elden entegrasyon tecrübesini yaşadığını söyleyese de ‘Camiye hayır’ kampanyasının başını çekiyor. Niye camiye karşı kampanyanın başını çektiğini şöyle özetliyor: “Bu bir provokasyondur. Çankuleleri yeni barok tarzı mimari anlayışıyla yapılmış St. Korbinian Kilisesinin karşısına koskocaman egzotik minareleri dikecekler." Bu sözler eşliğinde adeta feryad ediyor. "Bunun samimi dindarlıkla alakası yok bu bir güç gösterisidir.” diyor. Ölmeden önce Papa ile görüşen Fallaci de kendi şehrinde bir İslâm merkezi inşa edilmesi girişimi karşısında benzeri tepkileri göstermişti. Demek ki bu sözler, kimilerinin ortak duygusunu yansıtıyor.

***

67 yaşındaki Schandly bunu, bir İslâm sembolünün Hıristiyanlık sembolü karşısına dikilmesi ve dolayısıyla şeair ve semboller yarışması olarak görüyor. Bu yarışmanın da bir gün kızışmaya dönüşeceğini düşünüyor. Kimilerimiz de aynı şekilde Patrikhane’nin ekümeniklik iddiasına ve papa’nın Ayasofya ziyaretine aynı gözle bakıyor. Halbuki birbirimize güvenebilsek mesele kalmayacak. Papa Ayasofya’yı yeniden Hıristiyanllaştırma iddiasının ötesinde orayı tarihî bir yapı ve hatıra olarak ziyaret etse mesele kalmayacaktır. Bunları aşmak için evvelemirde birbirimizi anlamamız lazım. NYTimes’den (In Munich, provocation in a Symbol of Foreign Faith , 8 December 2006) Michaela Handrek’in yazısına göre Almanya’da Müslümanlarla Hıristiyanlar birçok meselede sürtüşme içine girmişler. Bu nedenle, Korbinian Kilisesinin karşısına mücessem ve devesa bir cami yapmak bu sürtüşmenin bir uzantısı olarak kabul ediliyor. Çoğulculuğu hazmedememiş ve içlerine sindirememiş kimi Almanlar, Alman şehirlerinde bu tarz ‘yabancı bir inanç’ın sembolü olan minarelerin yükseldiğini ve bunun da ‘Hıristiyanlık tehdit altında’ duygusunu köreklediğini ileri sürüyorlar.

12.12.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (11.12.2006) - Duâ mı, meditasyon mu?

  (10.12.2006) - Abdullah'ın hürriyeti

  (08.12.2006) - Papa ve özgürlük

  (07.12.2006) - Özkök’e çifte cevap

  (06.12.2006) - Ne İsa’ya ne Musa’ya!

  (05.12.2006) - İkiliğin kaynağı

  (04.12.2006) - İstanbul kavşağında Petros-Andreas buluşması

  (03.12.2006) - Hakikatın ve misafirin hakkı

  (01.12.2006) - Yeni kateşizm

  (30.11.2006) - Jestler ve gerçekler

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004