Hollanda’da BNN Televizyonu tarafından yayınlanacağı duyurulan ve 3 böbrek hastası bir kadını böbreğini kendilerine vermesi için iknaya çalışacaktı haberini hatırladınız.
Adı da: “The Big Donor Show” du.
Meğer bu kocaman bir yalanmış.
Programın sunucusu Patrick Lodiers, böbreklerini bağışlayacak olan Lisa adlı kadının aslında oyuncu olduğunu ve söylendiği gibi ölmek üzere olmadığını söyledi.
Peki bu yalanın gerekçesi ne?
Meğer şovun yetkilileri, hem hükümetin hem de halkın dikkatini “organ ihtiyacının önemi”ne dikkat çekmek amacıyla yaptığını söylüyor...
Eh, en azından böyle bir programın yayınlanmayacağı gerçeği bizi sevindirdi. Başka ülke televizyonları için “emsal” teşkil etmez.
Fakat buna benzer “istismar” programları bizde zaten mevcut. Önceki günkü köşe yazısında benim de zaman zaman dile getirdiğim, ama tam ifade edemediğim bir konuyu Kürşat Bumin nefis bir bakış açısıyla okuyucularına aktardı. (Yeni Şafak)
Bumin, “Gözyaşı dök ki Fox TV paraları götürsün” başlıklı yazıda, çiçeği burnunda tv kanalı olan “Fox”u mercek altına tutmuş.
“Ülkeye yeni giren ve girer girmez ‘Fox’lamak’ gibi yepyeni bir fiil icat eden Fox TV adlı televizyon kanalında geçen ‘Bir Dilek Tut’ adlı şarkı yarışmasının bir bölümünü Cumartesi akşamı ben de izledim… Pek çoğunuz haberdarsınızdır ama ben yine de programdan çıkardığım anafikri gecikmeden açıklayayım: İnanılır gibi değil!
“.... Program 4 ünlü jüri üyesi, iki ünlü sunucu ve de bir miktar yarışmacının harmanlanmasıyla kotarılmış... ‘Bir Dilek Tut’un yarışmacılarının her biri bir biçimde son derece talihsiz insanlar. Kiminin son derece kısıtlı bir bütçe ile bakmakta olduğu ağır sağlık sorunları olan bir eşi var, kimi ise -ailesiyle birlikte- başını sokacağı bir çatıdan bile yoksun. Yani her birinin derdi başından aşmış durumda.
“Bu yarışma adayları yanlarında ünlü birer şarkıcıyla birlikte yarışacaklar ve içlerinden birinci gelen bir apartman dairesi kazanacak...
“...Tamam diyelim, buraya kadar her şey yolunda. Peki ama yarışmanın birincisini kim seçecek? Ayrıca yarışma bir gecede son bulan cinsten bir şey de değil. Bir ‘daire’ için haftalarca şarkı söylemek gerekiyor. Kim olacak, tabiî ki izleyiciler seçecek. O programda hangi ‘şarkıcıyı’ beğendilerse, onun adına SMS’ler göndererek.
“.... Şöyle yani: Kocası ağır hasta olan yarışmacı iki göz oda için yarıştığını tekrarlayarak şarkısına başlar başlamaz yardımsever izleyicilerin SMS’leri jüri üyelerinin gözyaşları arasından süzülerek Fox TV’nin kasasına yönelmektedir... İyi numara doğrusu...”
Bumin devam ediyor:
“Oysa bu iş farklı kurulsa, yani izleyicilerin SMS’lerinden elde edilen gelir doğrudan yarışmacılara gitse, hepsi “dairesi”ne hemen o dakika kavuşacak.
“....Sen tut bir avuç acılı ve yoksul insanı bir araya getirip şarkı yarışması düzenle; sonra da yardım sever izleyicilerin –ve de juri üyelerinin- gözyaşları içinde gönderdikleri SMS’lerle bir güzel para kazan... İstismarın böylesi ilk defa herhalde...” (a.g.g.)
*
Gazeteci-yazar Kürşat Bumin gazete yazarlığın dışında, Sky Türk’te meslektaşı olan “sol”cu yazar Ali Sirmen’le ufak ufak atıştırıyor (Siyah/Beyaz)
Programın ana fikri Mehmet Barlas ve Kültür eski Müsteşarı Emre Kongar hoca ile atıştırdığı programı hatırlatıyor (Yorum Farkı, NTV). Hiç önemi yok. Ancak geçen haftanın birinde izlediğim bölümde, Cumhuriyet Yazarı Ali Sirmen, Kürşat Bumin’i oldukça kızdırdı. Program banttan olmasına rağmen, sinirle söylediği bazı sözler aynen kayda girmişti. Ekranda kavganın bol olduğu bu zamanda, usta gazeteciler biraz daha sinirlerine hakim olmalı diye düşünüyorum.
06.06.2007
E-Posta:
[email protected]
|