Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 09 Eylül 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

İsmail BERK

Gençliğin geleceği



Her insanın merakları vardır. Her yaşın da kendine has öncelikleri ve merak saikleri vardır. Gençliğin en çok merak ettiği konuların başında ise, gelecek endişesi gelmektedir.

“Ben ne olacağım?”

“Sevdiğim bir meslek sahibi olabilir miyim?”

“İşim, aşım, eşim… v.s.” soruları, zihne çakılı sorgularla devam eder gider.

Gençliğin bu tatlı endişesi ve geleceğini garantileme arzusu, bazen ümidin dalgasına, bazen çaresizliğin girdabına, bazen de heyecanların anaforuna kendini kaptırır.

Hızlı düşünür, tez canlıdır, sabırsızdır, sonucu görmek ister, ateşi sönmeyen bir ocak gibidir. Fazla söze hacet kalmadan destek ve teşvik ister. Kendisiyle ilgili kritik yapılmasından ziyade olumlu yönleriyle motive edilmeyi arzu eder.

Genç olmak, aslında gelecek demektir. Gençlik=Gelecek diyebiliriz.

Yarına adaydır ve geleceğe hazırlanan bir yolculuktadır. Önüne bakmaz, ufka sarılır. Adımlarını koşarcasına atmak ister. Temkinli hallerde, yoğunlaştığında ve istediği ilerlemeyi kaydetmediğinde sıkışır. Bir an için mesafeyi kapatma telâşına düşer.

Günümüz gençliği, zor kabulleri olan bir kuşak. Kolayca evet dememe altyapısına sahip. Duygu dünyalarının karmaşıklığı, etkilenme katsayılarının yüksekliği, onları anlamamızı ve daha sağduyulu bir şekilde müşfik davranmamızı gerektirmektedir.

Gençlik, öncelikle iş arıyor. Eğitim sonrası çalışmak istiyor. Ancak bir o kadar da kariyer yapmak niyetinde. Kendini belirginleştirmek, başarının odağına oturtmak, takdir görmek ve cesaretinden dolayı okşanmak ister.

Eğitim süreçleri genelde dalgalı geçmektedir. Tereddütlü bir yolcu gibidir genellikle. İlk öğretimden itibaren başlayan sınav maratonu, bitmeyen sınav hazırlıkları ve kurslar zaman zaman bezdirir.

En önemlisi de üniversiteye kapağı atacak bir başarı elde etme heyecanıdır. Her yıl milyonlarca adayla yarışmak, kazanamadığında tekrar hazırlanmak, gerçekten enerji tüketen kritik bir kavşak.

Bazen bu kavşaktan istenilen güzergâha giriliyor, bazen geri dönüş levhasına geçiliyor, bazen de yoldan vazgeçme gerçeği ile karşı karşıya kalınıyor. Çünkü üniversiteyi kazanamama, eğitim altyapısındaki yetersizlikten dolayı, iş arayışı ve geçinme, meslek edinme endişesi bütün düşüncesini allak bullak ediyor.

Bu dönemde kendine yetmesi gerektiğini düşünür, ailesine karşı yükümlülük hisseder. Ancak nafile iş görüşmeleri bazen tıkanır. Kuru nasihatlerin çoğu, karın doyurmadığı için ayrıca sıkılır, içine kapanır.

Sonunda bir iş bulsa da ekonomik tatminden uzaktır, ya da kalifiye bir yeterliliğe ve altyapıya sahip olmadığı için yaşadıklarını uzun süre kabullenemez.

Bu arada ilk öğretimden sonra okuyamayan/okumayan gençler, ailesinden ve ustasından kaptığı “altın bilezik” mesleği yoksa, kalfa, çırak eğitimlerine gitmiyorsa, onların da hali harap. Öz güven kaybının yanı sıra kendini konumlandıramama ezikliği ile toparlanması zaman alan belirsizliklerle boğuşur.

Engelli, özürlü, sağlık problemi geçiren gençlere gelince, özellikle şehir hayatında Allah yardımcıları olsun. Bol sabır duâları etmek gerek. Ailesi için başlı başına bir kabul ve yardım sürekliliğinin ağır yükü vardır.

Bütün bunların yanında sokak çocukları, yetiştirme yurdu öğrencileri ve benzeri sahipsizliğe düşmüş, evden kaçmış ve yalnızlığa itilmiş gençler ise, toplumun ayrı bir yarasıdır.

Böylesi ağır ve meşakkatli şartlarda yol alan bu zamanın gençliğine, Bediüzzaman’ın şefkat ve itinası, onları camiye dâvet etmesi ve hevesatlarını imanla teskin etmesi ve istikamette tutma gayreti çok manidardır.

Gelecek endişesi içinde, imanla kabre girme, ebedî hayatını nazara alarak dünyevî hayatını tanzim etmek önem arz etmektedir.

Böylece, hayallerini, amacını ve niyetini birlikte bir hedef olarak ortaya koymak, bunun için kariyer rehberliği almak, sevdiği bir meslekle tanışmasına, kendisini daha fazla severek inancıyla barışık bir hayata atılmasına vesile olur.

09.09.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (06.09.2007) - Kaşımak

  (05.09.2007) - Demokrasiye kapalılık

  (04.09.2007) - 555'ten 999'a

  (03.09.2007) - Bürokratik cumhuriyetten kurtulma

  (02.09.2007) - Ömrümüzü kavramlarla borçlandırmak

  (30.08.2007) - Yeni dönem

  (29.08.2007) - Uzlaşma kültürü

  (28.08.2007) - Gündemin içinden

  (27.08.2007) - Başkan özür diledi

  (26.08.2007) - Hayalî bir yazı

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri