Kimdir öğretmen? Sahip olduğu kültür ve medeniyetin can alıcı noktalarında ruhunu yitirmiş bir milleti özüne döndürebilecek yegâne unsurlardan biridir öğretmen. Öğretmen bir ruhtur, sahip olduğu kıymetler sistemini yeni nesillere aktaran bir vasıta; eski ile yeni kuşaklar arasındaki medeniyetin ruhunu oluşturan değerler alış verişini sağlayan bir köprüdür. Bu köprünün sağlıklı işlediği toplumların sürekli ilerleme gösterdiğini tarih kaydeder. Acıdır ki aynı tarih, bu ruhun olgunlaşmasının önüne geçildiği, aynı zamanda bu köprünün kasten yıkıldığı bir zihniyetin de talebeleri olduğumuzu yazar.
Öğretmen, idealizmin diğer adıdır. İçinde bulunduğu toplumun geri kalmışlığının acısıyla kıvranan, başkalarının ıztırabını kendi ıztırabı bilen, “kimin himmeti milleti ise o tek başına millettir” anlayışına sahip olan asil şahsiyettir.
Öğretmen, ideolojilerin kaypaklığından sıyrılmış, bu kaypaklığın kararttığı zifiri karanlıkları yırtmış, statükonun heveslerini kursağında bırakmış, “izm”cilerin prangalarını kırmış cesur yürektir.
Öğretmen, kendisine emanet edilen tertemiz yürekler için yüreklenen, ‘bugün onlar için ne yapabilirim, onlara bugün ne vereceğiz?’ sorularıyla ayaklanan, ilmiyle amil, şahsiyetiyle kâmil bir “nümune-i imtisal”dir.
Öğretmen, aydındır. “Aydın” oluşu, çok okumasından, üniversite bitirmiş olmasından kaynaklanmaz. Onun aydınlığı, çatıştıran değil barıştıran olmasından, okuma, araştırma cehdinden, millî değerleriyle birlikte yenileşme kabiliyetinden ve sahip olduklarını paylaşma ülküsünden kaynaklanır.
Öğretmen, asla bir memur değildir. Hedeflerin adamıdır, aktivisttir, uyanıkken ve uyurken hedeflerinin rüyalarını görür, mesleğinin ulvî gereklerini ömrünün her dakikası yerine getirme arzusuyla tutuşur.
Öğretmen, imamdır. Öğrencilerini ve yaşadığı toplumu bilgilendirme, yönlendirme ve aydınlatmada öncüdür. İyiye, doğruya ve güzele ait ne varsa yıkıp yok edenlerin, modernleşme-çağdaşlaşma kimliğiyle din dışı değerleri dayatanların adamı ve bunların mağlûp kişisi değil; iyi, doğru, güzel ve âdilin timsali, çağdaşlığın gerçek kişisidir.
Öğretmen, düşünen ve düşünmeyi öğretendir. Bu düşünme, Descartes’in “Hür olmayan düşünce, düşünce değildir” sözüne atfen, hür, bağımsız ve sorgulayıcıdır. Bu öğretmenin rahle-i tedrisinden geçenler, sahip oldukları fikirlerin mahkûmiyetine asla izin vermeyeceklerdir.
Nihayetinde öğretmen, mütevazidir, mânâ adamıdır. Ne mağrur insanların dünyası ne maddenin şaşaası bu mütevaziliği yok edemez. Onun zenginliği yaşadığı kubbede bırakacağı hoş bir sada ile kaimdir ve o, ebediyen saygıyı hak etmektedir.
Yeni bir eğitim öğretim yılına başlarken “öğretmenim” için bunları düşündüm. Bir çok kişi “bu bizim öğretmenimiz mi?” diye soracaktır kendi kendine. Bu bizim öğretmenimiz değilse, vay halimize! Sahi, bizim öğretmenimiz kim?
09.09.2008
E-Posta:
[email protected]
|