Gelişlerin ısmarlandığı ay Eylül’de geldi, ayları aydınlatan, zamanın sultanı Ramazan… Mevsimin ilk ayı, ayın ilk gününde misafir oldu gönül evimize, hanemize, hane halkımıza… Halka halka ışık saçarak şehirleri şehrâyine çevirdi, dünya rahmetle dönüyor…
Yaz yitti, sonsuzluk baharı yazılıyor sarı yaprakların avuçlarına, rüzgârın kanatlarına, ayın alnına… Geçicilik çöllerine sonsuzluk mevsiminden tatlı meltemler esiyor; ubudiyetiyle tatlandıran, açlığıyla melekleştiren, kulluğuyla taçlandıran Ramazan ayında…
Nefisler soluyor, şeytanlar desise salamıyor, duygular derinleşiyor, düşünceler ufuk ötesine gidiyor; faniyim fani olanı istemem, acizim aciz olanı istemem… Fena ve fani işlere yüz vermiyor; zan, vesvese, dedikodu, kin, adavet uzak dursun, uzağımın en uzağına gitsin dedirtiyor… Her mevsim her şehir, Ramazan şehrayiniyle dönsün…
Kalbinin çekirdeğinde bin ayın hayrını barındıran, ömr-ü sermediyi kazandıran gecelerin en nurlusu gelecek bu ayda… Af ve afiyet duâları gönül semalarını ışık ışık şenlendirecek, şehirler sükûnlaşacak, camiler canlanacak Kur’ân tilâveti, teravihlerle…
Kur’ân’ı yeni nazil oluyor gibi kalbine okumak, hayatın kalbine taşımak; Ramazanın bereketi bu olsa gerek… Her nefeste, her halde, hayatın her karesinde onunla hemhâl olmak; bu ayda kazanacağımız en büyük kazanç olsa gerek… Bunu diğer aylara, mevsimlere taşımak da en tatlı Ramazan hatırası olsa gerek… Bir gece bin ay, bir ay on bir ayın sultanı böyle olsa gerek…
Kulluk gereklerini yapmak, başkaca yaptıklarından en üstünü bir beşer için… İki aydır melekleşme provası yapılıyordu, artık kanat çırpma zamanı… Ağırlıkları bırakmadan, zevkleri terk etmeden, süflî ihtiyaçları ihtiyaç görerek nasıl kanat çırpılır arşa…
Her bir kelimesinde binler sevap, binler hikmet, binler hidayet, binler nur, binler şifa olan Kur’ân’ı okumak bu ayın en güzel eylemi… Böyle eylemle dolanın eli kötülüğe uzanmaz, dili hayırdan başka bir şey konuşmaz, gözü hikmetten başak bir şey görmez, kalbinde muhabbet ve ubudiyetten başka bir şey bulunmaz…
Mevsimin ilk ayı, ayın ilk günü, haftanın başında gelen en nurlu ay; elini elimizden diğer mevsimlerde, aylarda, haftalarda, günlerde de bırakma… Güzel alışkanlıklar, iyi işlerle beze ömrümüzü; kul olduğumuzu, buraya gitmek için geldiğimizi, buranın süslerine kanmamamızı, ışıklarına ve alkışlarına itibar etmemizi, ömr-ü ebedîye göre buranın birkaç saatlik mola olduğunu, sıkıntılarımızın geçeceğini, üzüntülerimizin eriyeceğini, af ve âfiyete ereceğimizi müjdele de git… Yeni ufuklar, yeni başlangıçlar, yeni hayırlar, hikmetler başlat da git…
Eylül’de geldin, bir dahaki yıla daha erken gel… Ne gitmesi, dur daha seni yaşamadık, bizi ubudiyetle yaşat, kullukla kalbimizi zenginleştir, duâda derinleştir, esmâ tefekküründe semalara çıkar ve şehirlere, evlerimize yine bırak bizi… Seni bekleyelim gönül pencerelerimiz açık, ansızın değil her an hissettirerek yine gel… Daha bizdeyken seni özledik ömrümüzün çekirdeği, sen bir sonsuzluksun.
09.09.2008
E-Posta:
[email protected]
|