24 Ekim 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Hüseyin GÜLTEKİN

Hak ve hürriyetlerde geri mi gidiyoruz?


A+ | A-

Sorumlu veya icra makamında olan hemen herkes topu birbirine atınca, istemeyiz ama, başörtüsü problemi deyim yerinde ise yine “kördüğüm” hâline gelecek gibi görünüyor. Bu konuda birbirini samimiyetsizlikle suçlamaktan öteye müşahhas ve inandırıcı bir formül sunmaktan kaçan iktidar ve muhalefet partilerinin yanında, Diyanet’in dahi başörtüsü konusunda net ve kararlı bir tavır sergilemekten kaçınması, tuhaf olduğu gibi bütün ehl-i dini ve bilhassa da başörtüsü mağdurlarını üzen bir durum olmuştur.

Hak ve hürriyetler alanında Türkiye geriye mi gidiyor, bilemiyorum. Altmışlı-yetmişli yılları yaşayan hemen her insanın bildiği gibi, kronikleşerek devam etmekte olan şimdiki yasaklar, o tarihlerde ya hiç yoktu veya asgarî düzeyde idi. 28 Şubat’la beraber icad edilen “kamusal alan” diye bir kavram hiç yoktu. Başta Çankaya olmak üzere hemen bütün makam ve kurumlara hemen her insan istediği kıyafetiyle serbestçe girebiliyordu. Lokal olarak bazı üniversitelerde çok cüz’î yasaklar yaşanıyordu. Yine, başörtüleriyle devlet kurumlarında çalışan hanımlar da mevcuttu.

Şimdiki kanunlar, yönetmelikler o zaman da yürürlükte idi. Anayasa Mahkemesi, Danıştay’ı, Sayıştay’ı olduğu gibi laiklik adına her çeşit istibdada âmâde hakimler, savcılar da vardı. Şimdi artık ılımlı bir hâle bürünen ordumuza hâkim kimi güçler, o dönemlerde başörtüsüne ve benzeri dinî değerlere karşı daha da acımasız ve tavizsiz bir durum sergiliyordu.

Bütün bu olumsuz ve nâmüsait şartlara rağmen, o günleri yaşayan ve olayların içinden birisi olarak diyorum ki, bugün başörtüsü üzerinden ehl-i dine reva görülen muameleler o günlerde yoktu. İlköğretimden üniversiteye kadar, cüz’î bazı sıkıntılar olsa da, isteyen öğrenciler başörtüleriyle okullarına devam edebiliyorlardı. İmam hatipliler istedikleri yüksek okullara girebiliyorlardı. Okullarını bitirip öğretmen, doktor, mühendis, hâkim veya savcı olarak çalışabiliyorlardı. Mevcut Başbakan’ın imam hatipli olması, ayrıca hâlen devletin çeşitli kurumlarında çalışan imam hatip çıkışlı, memur veya âmir konumundaki insanların mevcudiyeti de bu söylediklerimizi teyid ediyor.

Yine bu meyanda, geçmiş dönemlerdeki siyasî kadrolar tarafından açılan yüzlerce imam hatip lisesinin, binlerce Kur’ân kursunun, onlarca yüksek İslâm enstitüsü ve ilahiyat fakültesinin varlığını düşündüğümüzde, yapılan bu icraatların takdire şayan hizmetler olduğunu görerek, bu güzel hizmetlere vesile olan hükümetleri takdir ve tebrik etmemek mümkün değil.

Ve çok enteresandır, bu takdire şayan hizmetlere imza atan siyasî kadroların çoğu da dindarlıklarını ön plana çıkarmayan, dinî argümanlar üzerinden siyaset yapmayan siyasî kadrolar olması, bu işin kader boyutunu hatıra getiren icraatlardan olsa gerek.

Bu işin diğer bir enteresan ve tuhaf yönü de, dindar görünümlü ve sürekli dinî değerleri kullanarak milletten oy isteyerek iktidara gelenlerin, en iddialı oldukları manevî alanda hemen hiçbir varlık gösteremedikleridir. Meselâ bu kadrolar hemen hemen tek bir imam hatip lisesi veya ilahiyat fakültesi açamadıkları gibi mevcut imam hatiplerin kapatılması veya önlerinin kesilmesi de böyle dindar görünümlü kadrolara sahip hükümetler zamanında olması tuhaf ve düşündürücü bir manzaradır.

Bütün bu olup bitenler, siyasetin başlı başına bir san’at işi olduğunu, bu san’atı en iyi şekilde yapmanın da bazı kabiliyetleri, bazı maharetleri gerektirdiğini gösteriyor. Bu özelliklere sahip olan siyasetçilerin başarı sağlayabileceklerini öğreniyoruz.

Diğer taraftan sırf dindar olmanın siyasî başarı için yeterli olmadığını; maharetten ve lâzım olan kabiliyetlerden yoksun bir dindarlığın, siyasette beklenilen muvaffakiyeti getiremeyeceğini, hatta istemeyerek de olsa bazı zararlara dahi sebep olacağını akıldan çıkarmamak gerek.

Bediüzzaman da, “Salâhat (dindarlık) ayrıdır; maharet (liyakat, ustalık) ayrıdır” tesbitine dikkatleri çektikten sonra bir nev'î idare san'atı olan siyasette salâhatin değil, maharetin geçerli olduğunu ifade ediyor. Elbette siyasete talip olanlarda salâhatla beraber, istenilen kabiliyet ve maharetler de varsa nurun alâ nur… Velâkin bu vasıflara sahip siyasetçiler yok gibi. Çünkü yine Bediüzzaman’ın tesbitiyle “..güneş gibi imanlar taşıyan bir kısım Sahabeler ve onlara benzeyen mücahidînden, Selef-i Salihînden başka, siyasetçi, ekserce tam müttaki dindar olamaz. Tam ve hakikî dindar, müttaki olanlar, siyasetçi olmazlar.”

Bu tesbitleri yapan Bediüzzaman, ülke gerçeklerini de göz önünde bulundurmuş olmalı ki, böyle dinî değerleri ön planda tutmayı şiar edinen siyasî kadroların şimdilik başa gelmemelerini tavsiye ediyor. Şayet bu şartlarda başa geçecek olurlarsa, dini siyasete âlet etmeye mecbur olacakları ve bu durumda dinin ve dindarların zarar görecekleri ikazında bulunuyor. Bu ikazlara kulak tıkayarak iktidara gelen dindar kadroların yaptıkları icraatlar da, Bediüzzaman’ın ne kadar yerinde ve doğru uyarılarda bulunduğunu göstermektedir.

Not: Gazetemiz yazarlarından Şükrü Bulut’un, dünyaya teşrif ettikten iki üç gün sonra dar-ı bekaya irtihal eden çocuğunun ebedî âlemde anne-babalarına şefaatçi olmalarını temenni ediyorum. H. G.

24.10.2010

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (17.10.2010) - Başörtüsü zulmü artık son bulmalı

  (11.10.2010) - Giyim kuşam önemlidir

  (03.10.2010) - Amelini güzel görüp gurura düşmektense...

  (28.09.2010) - İhlâsı kazanma ve koruma imtihanı

  (19.09.2010) - Referandumdan “Meyvenin Dördüncü Meselesi”ne

  (12.09.2010) - Örnek bir öğretmen

  (05.09.2010) - Ne “Haydo”, ne “Haydar Ağa”, en doğrusu “Haydar”

  (29.08.2010) - Çelikhan sevdiği-mütevazı eski başkanını kaybetti

  (22.08.2010) - Darbeler,referandumlar ve Yeni Asya

  (17.08.2010) - Cemaatlerde eksen kayması


Son Dakika Haberleri

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Abdullah ŞAHİN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet BATTAL

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Ali Rıza AYDIN

  Atike ÖZER

  Baki ÇİMİÇ

  Banu YAŞAR

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H.İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Hakan YILMAZ

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehmet YAŞAR

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Muzaffer KARAHİSAR

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Saliha FERŞADOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  YENİ ASYA NEŞRİYAT

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.