Dün bazı gazeteler “Diyanet faizli işleme onay verdi” başlıklı haberler yayınladı. Sosyal medya da hareketlendi.
İşin aslı şu: Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu “Toplu Konut İdaresi (TOKİ) tarafından uygulanan Sosyal Konut Projesinin dinî hükmü nedir?” sorusuna şu cevabı vermiş:
“İslâm’da faiz, kesin olarak haram kılınmıştır. Bir zaruret bulunmadıkça faiz almak da vermek de caiz değildir. İş kurmak veya genişletmek; ev, araba satın almak üzere kişi, kuruluş veya bankalardan alınan faizli krediler de bu kapsamdadır ve caiz değildir.
“TOKİ aracılığıyla devreye alınan son uygulama ise devletin, alt veya orta gelirli vatandaşlarına yönelik olarak ürettiği bir sosyal konut projesidir. Bu projede, peşinat haricindeki tutar, kamu bankaları vasıtasıyla kredilendirilmekte olup devletin söz konusu borçlandırmadaki amacı, faiz geliri elde etmek değil, aksine ödeme güçlüğü içindeki vatandaşlarının ev sahibi olmalarına yardımcı olmaktır.
“Bu itibarla, devlet TOKİ’nin bu uygulamasında başka bir yolla konut alma imkânı tanımadığından, belirtilen niyet ve amaçlar doğrultusunda söz konusu projeden yararlanmak caizdir.”
Diyanet -kanaatimizce yanlış olarak bir parça zorlama yorum da içeren- bu ifadelerde “faiz caiz” dememiş ve diyemez de zaten. Ya da “zaruret var”, “bu sebeple” ve “bu halde” caiz de dememiş. Hatta Diyanet bu fetvasında faizi bazı alt türlere ayırıp “bu faiz” caiz de dememiş.
Diyanet sadece “bu işlem faiz değil ve dolayısıyla caiz” demiş. Ama dolaylı olarak.
Basına ne oluyor da “Diyanet faize fetva verdi” diyor?
Kavram kargaşasından dolayı.
Diyanet şöyle deseydi galiba daha anlaşılır bir şey söylemiş olacaktı:
- Faiz ödünç sözleşmesinde yani nakit kredide olur. Ödünç verilen şeyin reel değerine ilâve edilen reel fazlalık faizdir ve haramdır.
- Vadeli “yüz” verip vade sonunda “yüz on” alan, şeklen “on” faiz almış olur. Ama enflasyon yüzde yirmi iken yüze on ilâve alanın gerçek bir “fazlalık” almadığı ya da alamadığı da açıktır. Bunun caiz olup olmadığı ise ayrı bir konudur.
- Bir daireyi, üreticisi ile birlikte hareket ederek finanse eden ve sonra alıcısına satan finansman aracısı (banka vb.) “nakit ödünç” vermiş değil, “mal satmış”tır. Caiz bir malı, rayiç fiyatından, peşin satmak da vadeli satmak da caizdir.
-Vadeli mal satanın, caiz malın peşin fiyatına yüzde (%) üzerinden fiyat farkı eklemesi, o işi “faizli akit” ve/veya o satışı “haram satış” yapmaya yetmez. Bu akit halen de satıştır ve caizdir.
- Özel sektörün kâr amaçlı daire/dükkân/araç vs. üretip faizsiz finansman aracıları yardımıyla ve “bağlantılı/üç bacaklı sözleşmeler” yoluyla taksitle satması caizdir.
- Devletin (TOKİ’nin) sosyal amaçlı daire üretip ucuz vade farkı ile satması ise caiz olduğu gibi –hatta- lâzımdır.
Bu bilgilerden sonra halen de kafa karıştıran ise şu olacaktır: Bu son satışta devletin taksitleri toplama ve ödeyemeyenleri icraya verme işlerinde kendi “faizli bankacılık” kurumlarından yararlanması caiz midir?
Bunun cevabını Diyanet bilir ve umarız önümüzdeki günlerde söyleyecektir.