1. Ergenekon davaları sürerken ve sonrasında devleti adalete davet eden yazılar yazsanız,
Ve bu yüzden, birileri, “zındıka komiteleri”nin varlığına yüz yıldır inanan sizi bile “ETÖ’cü” olarak damgalamaya çalışsa…
2. “Hükümet-cemaat ittifakı” ve “vesayet kurumlarına ortak operasyon” lafının bile yanlış olduğunu, devletin demokratik devlet olması ve cemaatlerin de sivil cemaat olarak kalması gerektiğini, bilhassa yargıyı bir cemaate veya bir partiye teslim etmenin fevkalade yanlış olduğunu yazıp söyleseniz,
Ve aynı birileri sizi “yürüyen tekere çomak sokmak”la itham etse…
3. Muhalefeti susturmak için bel altı operasyon çekmenin demokratik iktidara yakışmadığını seslendirseniz,
Ve başka birileri sizi “din düşmanlarının ekmeğine yağ sürmek”le itham etse...
4. On beş Temmuz sonrasında adalet ve hürriyet isteyen yazılarınız beş yüz sayfalık kitap haline getirecek kadar fazla olsa ve basılıp çoğalsa,
Ve fakat bu yüzden o aynı birileri sizi de “FETÖ’cü” olarak damgalamaya çalışsa…
Ve fakat bütün eski yazılarınız sizi bütün bu isnatlardan aklayıp temizlese,
Sonra size birileri “sen neden askerî öğrencilerin tahliyesi hakkında yazmadın, yoksa sevinmedin mi?” diye adeta hesap sormaya kalksa…
Ne cevap verirsiniz?
Biz şu cevabı uygun bulduk:
1. Hangi şahsın suçlu olduğunu tesbit etmek bizim değil savcıların ve hâkimlerin görevidir.
Medyatik veya sansasyonel de olsa somut olayda hangi kararın adil olacağı meselesine köşemizde girmememiz, herhalde adalet istemediğimiz anlamına gelmez.
İstihbarat gazeteciliği yapmayı reddetmemizin ve gizli örgütlerle istihbarat ilişkilerine girmekten daima -şeytandan kaçar gibi- kaçmamızın demokratik hukuk devletini istemediğimiz anlamına gelmediği gibi...
2. Darbecilikten yargılanan kişilerin dosyalarını bilmiyoruz. Bilmemiz de gerekmiyor.
Ama basın özgürlüğünün olmadığını ve dolayısıyla bu yargılamaların aleniyet/şeffaflık ilkesine uygun yürümediğini biliyoruz ve yargılamanın adaleti konusunda şüphe etmemiz için bu dahi tek başına yeterli.
3. Ama zahire göre -şimdilik- bazı ön kabullerimiz var:
Darbeyi planlayanlardan bazıları “vakti geldiğinde frene basacaksınız ve gidişatı bozacaksınız” denilerek içeriye yerleştirilmiş adamlar da olsa neticede birilerinin bir cunta kurduğu ve darbe planladığı açık. Bunlar suçlu.
Denize atıldıktan sona darbe fikri yılanına sarılmaları sağlanan birilerinin saçma “görünen” yollarla da olsa bir darbe senaryosunu bilerek icra ettiği de açık. Bunlar da elbette suçlu.
Yine birilerinin bu senaryoda bilmeden rol aldığı ve “darbecilik”ten yana masum olduğu da açık.
Yine başka birilerinin bu darbe teşebbüsünü basamak ya da bahane ederek tek adamcılığı yerleştirmeye çalıştığı ve iktidarını sağlamlaştırdığı da açık.
Bunların ve gerisinin hakikatini zaman gösterecek.
4. Masumların bir an önce zulümlerden kurtulması elbette gerekli.
Somut olaylarla ilgili bir yorum yapmamak adaleti “ilkesel olarak” istemeye mani değil ki.
Ne dersiniz? Cevabımız doğru olur mu?
Kontrol için, dileyenler, iki dünya savaşından kalıcı barış dersi ve faşizmden derinlikli demokrasi ölçeği çıkarabilen müsbet Avrupa fikrini besleyen bazı değer yargıları için TRT-2’de yayınlanan Trautmann adlı filmin ana fikrine bakabilirler.