Demokrat Partinin Genel Başkanı ve Siyasetin Beyefendisi Afyonkarahisar Milletvekili Gültekin Uysal önceki akşam Halk TV’de gazetecilerin sorularını cevaplandırdı.
Barış Terkoğlu, Süleyman Soylu’nun Demokrat Parti’nin Genel Başkanlığından ayrılma sürecine de atıf yaparak şunu sordu: “Merkez sağda veya sağda hep bir cemaat tartışması oluyor. Hatta sizin hakkınızda bile oldu. … Yeni Asya cemaati oldu vesaire. … Siz bu cemaat meselesine nasıl bakıyorsunuz? Hem genel olarak cemaatlere … hem Demokrat Parti nasıl bakıyor?”
Şirin Payzın da soruya şunu ilave etti: “En önemlisi, bir cemaatin üyesi misiniz?”
Aslında ehline cevabı malum olan ve dolayısıyla çok da anlamlı olmayan bu sorulara, her zaman sakin ve dikkatli bir üsluba sahip olan Sayın Uysal’ın verdiği net, okunaklı ve dokunaklı cevabının ilgili kısımları şöyleydi:
“Demokrat Parti Genel Başkanı olarak siyasi aidiyetimin dışında hiçbir dar örgütün ne dün ne bugün … siyasi şeceremiz bilinir. Ben yirmi yıldır vazife yapan birisiyim. … Bizim geleneğimize Yeni Asya geleneği her daim destek vermiştir. Onların siyasetle ilişkisi, ölçüsü, hiçbir zaman siyasete dahil olmamak noktasındadır. Zaman zaman hasbî duygularla demokrat geleneğe destekleri bu manada isnatlara sebep olmuştur. Bu, Menderes döneminden, rahmetli Demirel döneminden bugünlere kadar gelmiştir. O açıdan böyle bir soruyu da şiddetle reddederim. Seciyemiz ortada. Biz Demokrat Parti kimliğinin ötesinde hiçbir etnik, dinî, mezhebî bir referans sahasının aidiyetini Demokrat Parti Genel Başkanlığının önüne koymayız, böyle hiçbir aidiyetim de yok.”
Sayın Uysal’ın Yeni Asya’yı neşredenlerle ve sahiplenenlerle ilgili şu sözleri özellikle önemliydi:
“Onların siyasetle ilişkisi, hiçbir zaman siyasete dahil olmamak noktasındadır. Zaman zaman hasbî duygularla demokrat geleneğe destekleri (birilerince yanlış anlaşıldığı ya da yanlış anlatıldığı için) bu manada isnatlara sebep olmuştur.”
Bu cümleler, kendisinin ve ekibinin hem genel olarak sivil din hizmetlerinin ve hem de bilhassa Yeni Asya’nın demokratlara verdiği hasbî desteğin kadr ü kıymetini iyi bildiğini gösteriyor.
Bu doğru ve net cümleler aynı zamanda çok sayıda Yeni Asya takıntılısının da canını sıkmış olmalı. (Hakikati anlamayı reddedip bozuk plakta kafası takılanın canı sıkılsın zaten).
Hakikat şudur: Yeni Asya zor gazetedir. Kendi doğruları vardır. Köşelidir. Nettir.
Zaten demokratlık da zordur, net ve ilkeli olmayı gerektirir.
Yeni Asya antidemokrat siyasette fazla ileri gitmiş olan birçoklarınca, “siyaset yapmakla” suçlandı. Onların bu suçlamaları aslında Yeni Asya’nın onların istedikleri partiye destek vermeyi reddetmesinden kaynaklanıyor.
Konuyu, usulü, aracı ve amacı bilmeyen başka birileri de Yeni Asya için “cemaatin gazetesi olsun ama siyaseti olmasın” dediler.
Oysa Yeni Asya parti ayrımı yapmaksızın siyasetçiye adalet ve hürriyet dersi vermeye çalışıyor. Bu “siyaset yapmak”sa, evet, Yeni Asya “bu siyaset”i yapıyor.
Ama Gültekin Uysal Beyefendi’nin de belirttiği üzere, siyasetten kasıt siyaset yoluyla devleti “ele geçirmek”se Yeni Asya bundan baştan beri uzak duruyor. Dine hizmet iddiasında olan dindarları da bundan uzak durmaya ve sivil kalmaya davet ediyor. Devleti elde etme ve elde tutma işini ise dindar demokratlara havale ediyor.
Son on yılda cemaatler ve cemaat kavramı büyük yara aldı. Sebepleri malum. Ama geçiyor. “Hak şerleri hayreyler, zannetme ki gayreyler” prensibi bu konuda da işleyecek. Yeter ki Yeni Asya ve okuyucuları siyasette istikameti muhafaza etsin.