AKMHP cumhurunun başkanı Erdoğan, -Medyascope’un haberine göre- CHP Genel Başkanı Özgür Özel için demiş ki:
“Bir de kalkmış, bu perişan hâliyle cumhurbaşkanlığı adaylığı peşinde koşmaya başlamış. Ondan önceki de aynı hevesle kurmadık masa, çalmadık kapı, basmadık düğme, önünde eğilip bükülmedik terör örgütü bırakmamıştı. Ama sonuç ortada. Cumhurbaşkanı olacaktı, şaibeli bir şekilde tarih oldu. Şimdi ne kapısını çalan, ne de hâlini hatırını soran var. Bunun nefesi 2028’e kadar yetecek mi hep birlikte izleyip göreceğiz. Eskiler, ‘Keçiyi yardan uçuran bir tutam otmuş’ derler. Bakalım Cumhurbaşkanlığı hevesi yolunda daha kaç CHP’li siyaset girdabında telef olup gidecek.”
Bu cümlelerdeki “yar”ı ve “uçma” halini; “girdap”ı ve “telef olma” halini ayrı ayrı ve birlikte olmak üzere okuyucularımız iyi takdir edecektir.
Yirmi sene sonraki okuyucularımız da elbette…
Biz bugün bu işe başka bir taraftan bakalım:
***
İnsanoğlunun tarihi, bilhassa hak hukuk açısından bakıldığında, bir manada insaniyetin perişanlığının tarihidir.
İnsanlık, mülk devlet anlayışı gibi güzelim bir felsefe dururken demokratik cumhuriyet denilen ne idüğü belirsiz sisteme geçmek için çok çabalamış ve kendisini çok uçurumlardan uçurmuş, çok yarlardan geçirmiştir.
Hâlbuki mülk devlet anlayışında devlet yani hükümet ve onun hükümranlığı altındaki topraklar (land), oralara hükmeden hükümdarın ve yedi sülâlesinin hususi mülküdür. Mülkiyet ihtilâfı çıkmaz. Çıkaranın kellesi gider.
Toprak mülk olunca onu işleyen de memlûktür.
Memlûkün iyisi başını kaldırmadan köleliğe devam edendir.
Her memlûke haklarını efendisi ve sultanı verir.
Çok eğilen maral çok alır, az eğilen yavaşça havasını alır.
Hem kime ne kadar vereceğine Sultanın bizzat kendisi karar verir. Elbette danışmanları da vardır ve onlara da sorar ama kararı daima kendisi verir.
Elbette Sultanın hâkimleri ve aracıları vardır, ama onların kimler olacağına da kendisi karar verir.
Bir isyankâr şair Abdurrahim Karakoç o Kral Hazretlerine hitaben şöyle savurup söylemiş:
“Mülkün temeliydi adalet hani?
Bizim hak temelde saklı mı yani?
Çıkartıp da versen kim olur mâni?
Yoksa hırsızlar mı çaldı Hâkim Beg!”
Elbette padişahın mülkünde bazı hırsızlar olabilir. Ama padişah asla hırsız olamaz. Hırslı olabilir, ama hırsız olamaz. Hem hırslı adam kendi malını neden çalsın ki? Hem hırsı olmayanın hırsızlığı olamaz ki?
Hem o mülkte hak ve adalet başka temelde saklı olamaz. Zira adalet onun mülkünün kapı kulpudur. Hak da mülkün sahibinin pulpudur. Kâğıtların da larvaların da sahibi kralımızdır. Nereye koyduğunu, ne yazacağını hangi kovukta neyle besleyeceğini o bilir.
O hâlde kralın adaleti kralın mülkünün temelidir ve temelindedir.
Adaletsizleştirme mülksüzleştirmenin bir gerekçesidir denir. Mülksüzleştirme de adaletsizleştirmenin sonucudur zannedilir.
Hayır, öyle değil.
Adalet kralımızın temelidir. Kraliyetinin de temelidir ve temelindedir.
Adaletin tarifini de o yapar, hukukun ve hukuk devletinin tasnifini de.
Dağıtımını da o yapar toplamasını da.
Çarpmayı da bilir bölmeyi de daaa.
Uçuran da odur kaçıran daaa.
Telef eden de 0dur telif eden de…