Risale-i Nur’da da çokca kullanılan “siyaset” kelimesi, mahiyeti bilinmesi gereken en önemli kavramlardan birisidir.
Çünkü en çok ihtilâfların çıktığı meseleler bunun altından çıkmaktadır. Siyaset kelimesi Arapça bir kelime olup orijinal hali “siyasa”dır. Lügat manası olarak da “devlet yönetimi, yönetmek” anlamlarını taşır. Risale-i Nur nazarıyla siyaset kavramını mütalâa etmek için, siyaseti dinsizliğe alet yapmak, siyaseti dine alet yapmak ve dini siyasete alet yapmak şeklindeki üç kavramı iyi anlamak gerekmektedir.
Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri hepimizce malûm, hayatını üç safhaya ayırıyor. Kendisinin “Eski Said” diye adlandırdığı dönemde siyasetle aktif olarak ilgilenmiştir. Kendi tabiri ile “o Said siyasetle, içtimaiyat-ı İslâmiye ile ziyade alâkadardır”.1 Ancak Said Nursî Hazretleri, ahirzamanla birlikte gelen problemlerden birisi olan siyasete din namına girmenin getireceği büyük zararı görmesi ile siyasetten kendisini çekmeye karar vermiştir. Çünkü, din namına siyasete giren bir parti, “terbiye-i İslâmiye zedelenmesiyle ve şimdiki siyasetin cinayetine karşı dini siyasete âlet etmeye mecbur”2 olacaktır. Bediüzzaman Hazretleri’nin siyasete girme ve siyaseti terk etme sebebini açıkladığı şu kısım ise Nur Talebelerinin “siyaset” kelimesinden ne(ler) anlaması gerektiği hususunda çok önemli ipuçları taşıyor:
“..o Said (eski Said) siyasetle, içtimaiyat-ı İslâmiye ile ziyade alâkadardır. Fakat sakın zannetmeyiniz ki, o, dini siyasete âlet veya vesile yapmak mesleğinde gitmiş. Hâşâ, belki o bütün kuvvetiyle siyaseti dine âlet ediyormuş. Ve derdi ki: “Dinin bir hakikatini bin siyasete tercih ederim.” Evet, o zamanda kırk-elli sene evvel hissetmiş ki, bazı münafık zındıkların siyaseti dinsizliğe âlet etmeye teşebbüs niyetlerine ve fikirlerine mukabil, o da bütün kuvvetiyle siyaseti İslâmiyetin hakaikine bir hizmetkâr, bir âlet yapmaya çalışmış. Fakat o zamandan yirmi sene sonra gördü ki: O gizli münafık zındıkların garplılaşmak bahanesiyle siyaseti dinsizliğe âlet yapmalarına mukabil, bir kısım dindar ehl-i siyaset, dini siyaset-i İslâmiyeye âlet etmeye çalışmışlardı. İslâmiyet güneşi yerdeki ışıklara âlet ve tâbi olamaz. Ve âlet yapmak, İslâmiyetin kıymetini tenzil etmektir, büyük bir cinayettir. Hatta, Eski Said o çeşit siyaset tarafgirliğinden gördü ki: Bir sâlih âlim, kendi fikr-i siyasîsine muvafık bir münâfıkı hararetle senâ etti ve siyasetine muhalif bir salih hocayı tenkit ve tefsik etti. Eski Said ona dedi: “Bir şeytan senin fikrine yardım etse rahmet okutacaksın. Senin fikr-i siyasiyene muhalif bir melek olsa lânet edeceksin.” Bunun için, Eski Said “Şeytan ve siyasetten Allah’a sığınırım” dedi. Ve otuz beş seneden beri siyaseti terk etti.”3
Evet, görüldüğü üzere Bediüzzaman’ın siyasete bakma sebebi, siyaseti dinsizliğe alet edenlere karşı bir mücadeledir. Ancak bunu dini siyasete alet etmek suretiyle değil “siyaseti dine alet yapmak” suretiyle gerçekleştirmiştir. Ne var ki, Türkiye siyaset sahnesine din namına çıkan “Siyasal İslâm” geleneği siyaseti dinsizliğe alet edenlere karşı maalesef dini siyasete alet etmiştir. Ve bu, akabinde ciddî sorunları doğurduğu gibi, dine hizmet değil zarar vermiştir. Üstadın deyişiyle, bu yapılan “büyük bir cinayettir”. İşte Üstad Hazretlerinin itirazı da bu noktada gelmiş ve siyaseti dinsizliğe alet edenlere karşı dinin siyasete alet edilmemesi için siyasetle ilgilenmeye mesafe koymuştur. O, doğru yöntemin siyaseti dine alet yapmak olduğunu düşünmektedir. Zaten eski Said dönemindeki bütün çaba ve gayreti de bu yöndedir.
Şerh çalışmalarınızı mail adresimize gönderebilirsiniz.
[email protected]
Dipnot:
1- Hutbe-i Şamiye.
2- Emirdağ Lâhikası.
3- Hutbe-i Şamiye.