"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

AB yolu menfaatimize değil mi?

Faruk ÇAKIR
03 Mayıs 2025, Cumartesi
Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üye olup olmaması gerektiği konusundaki tartışma yarım asrı geride bırakan bir konu.

Türkiye, AB’nin öncü kuruluşu sayılabilecek Avrupa Ekonomik Topluluğu’na (AET) 1963 yılında üye olmuş. 1995 yılında ise AB ile bir Gümrük Birliği anlaşması imzalamış ve 12 Aralık 1999 tarihinde Avrupa Devlet ve Hükûmet Başkanları Konseyinin Helsinki zirvesinde tam üyelik için resmen aday olarak tanınmıştır. Dolayısı ile Türkiye’nin AB yolculuğunun başlaması şimdi AB üyesi olan çoğu ülkeye göre daha önce ve köklüdür. Bununla birlikte bir türlü bu yolculuk hedefine ulaşamamış ve üyelik müzakereleri aksamış, engellenmiş ve durmuştur.

Ülkemizin AB üyesi olmasının umumî anlamda millet menfaatine olduğunu ekseriyet kabul ediyor. Elbette her üyeliğin, her yeni gelişmenin bazı mahzurlu yönleri de olabilir. Ancak bir dane çürüyecek ihtimaliyle bin daneyi tarlaya ekmemek ve ürün almamak olmaz. Bu bakımdan Türkiye’nin AB üyesi olmasında ciddî faydalar vardır.

Nitekim, iş dünyası da Türkiye’yi idare edenlere “AB yolu”nu hatırlatmış ve üyelik müzakerelerinin yeniden ve kararlı bir şekilde başlatılmasını teklif etmiş. 

İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclisinin Nisan ayı olağan toplantısında konuşan Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, şöyle demiş: “Türkiye’nin bu ekonomik gücünün yanına bile yaklaşamayan bazı ülkeler maalesef AB’ye vizesiz seyahat ederken, AB ile 30 yıllık bir gümrük birliği bulunan ülkemizin vatandaşları, vize alabilmek için aylarca beklemek zorunda kalıyor. Artık hem ABD pazarında oluşabilecek fırsatları değerlendirmek, hem de başta vize sorunu olmak üzere, AB ile Gümrük Birliği, Serbest Ticaret Anlaşmaları gibi tüm konularda yaşanmakta olan sorunları kalıcı olarak çözüme kavuşturabilmek için çok daha güçlü bir müzakere süreci yürütmek zorundayız. (...) Bu nedenle, iş dünyasının, sanayicilerimizin ve ihracatçılarımızın bu süreçte yapılacak tüm pazarlıklarda güçlü bir şekilde masada yer alması gerekiyor.” (AA, 30 Nisan 2025)

AB üyesi olan pek çok ülkeden çok önce bu yolculuğa başlayan Türkiye’nin henüz AB üyesi olamamış olmasının kabahati sadece ‘yabancılar’a atılabilir mi? Türkiye’yi idare edenlerin bu hususta üzerlerine düşen görevleri yaptığını kim söyleyebilir? Üyelik yolunda hızla ilerlerken bir anda bütün sistemi değiştirip, “Kopenhag Kriterleri bize lâzım değil. Biz Ankara Kriterleri ile yolumuza devam ederiz” diyerek AB’ye üye olunabilir mi?

AB’ye üye olmak milletin ve memleketin menfaatine olduğuna göre bu yolda ilerlemek gerekir. Üye olmamak için bahane üretmek belki idarecilerin işine yarar, ama milletin işine yaramaz; bunu da unutmayalım.

Okunma Sayısı: 516
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı