"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Gelecek özlediğin bahar

Ali HAKKOYMAZ
03 Mayıs 2025, Cumartesi
Bu kısır döngülerden çıkalım artık. Çocukluğum, gençliğim darbelerle, vesayetle geçti.

Birilerine esaret borcumuz mu var?! Ne kadar üfff böyle! Sıkıldım annem sıkıldım. Kim sürüklüyor bu güzelim hayatı uçurum diplerine?! Şiirlerim para etmezken; vitrinlere kim çıkarıyor cehaletin suratsız suratını. Çığlıklarım duruyor içimde patlamaya hazır volkan gibi. Ertelen yaşamaklar öylesine birikti ki… Bir papatyanın masumiyetine sığınıyorum. Göz göze geldiğim kumrular, kediler anlıyor ve avutuyor beni. Mevsimleriyle beni sarıp sarmalayanım; iyi ki varsın.

Hah, kurtuluyoruz derken darbeler başka kılıkta arz-ı endam eyliyor.

Ortalık birden bulandırılıyor. Kurt sofralarına oturmak kolay mı?!

Yetmez mi artık? Yeter; pis fukaralık beter. Ey cehaletin karanlık ağzı; sus gayrı sus!

Servet üç beş kişide; ötekiler kıt kanaat… Kimin derdi bu dert; Meclis’in olmalı elbet de… De, da, haa!

Çılgın “parajo”ler peşindeyiz. Cehaleti yenmektir “çılgın proje.” Bu da “5K” ile olur: Kitap… Kalem… Kalp… Kafa… Kâğıt. 

Bunlara selâm var mı? Kitabı hayattan sürmeye çalışanlar mı yapacak bunu? Eline kalem alan git git azalıyor. Kalpsiz bir dünyada aklın oyuncağı olduk.

Kafa; kalp ile baş başa vermeden “bu işler” düzelmez. Bembeyaz bir kâğıt koy önüne de yaz dertlerini harf harf dağıt, dediği gibi sen de ben de öyle yapalım. 

Sonra bizim sözlüğümüzde “çılgın”lık da yok; “yılgın”lık da... Sükûnet var, itidal var. Acele’den teennî’ye bir yol açmalı; patika da olsa.

“Parajo” peşinde koşan bir çağın çocuklarının projeleri çiçeğe, meyveye mi durur! Geçelim. Eğitim hepten öldü mü ki sırtına çantasını atan uzak limanlara götürüyor beyninin kıvrımlarını; kalbini kanata kanata. Vatana vedâ… Yaaa! Ne sandın ya?

Milletin iradesi öbür seçime kalmadan alaşağı edilirse genci burada durdurmak, gel şu işin ucundan tut demek başka baharlara taşınır. 

Hürriyeti demir parmaklıklar arasında tutacağını zannedersen hürriyet kuşu kendine sağlam dalları bulur; yuvasını oraya yapar. Ver elini kanun hâkimiyeti, üstünlüğü hukukun.

İnsanlığın birinci tehlikesi neydi Üstadım?

İstibdat… Benim can canım kardeşim, is-tib-dat!

Bir ben değil; herkes sıkıldı. Defalarca seçilmiş insanı bir gecede hoop… Ve masamızda milyarlarca dolar kayıp faturası… Bırak; halkın dediğine bak sen! Öteki türlü dilenip durursun kapı kapı. 

Postal gitti diye sevinirken… Kravat, iskarpin geldi. Yolsuzluk, yoksulluk, yasaklar bitecekti; değil mi? Bittiyse bitti de! Arttıysa arttı de! Yettiyse yetti, de! 

Adalet, hürriyet, hukuk yani insanca yaşamak burnunda tüttüyse tüttü de de; bizi uğraştırma. İşimize gücümüze bakalım. 

Verdiğim oy kâğıt değil; aklımın, kalbimin ortalaması. Sandık neyse o. Halk gel derse gel; git derse gözüne gözükme; köşende otur; pencerelerden olanı biteni seyret. 

Bitecek bugünler ve millete tahsil oluyor bu olanlar da… Uzatmalar uzuyor ve üzüyor. Böylesi; insanın yüreğini ağzına getiren zamanları yaşamadıktı. Her gün yeni bir darbeye, bu ne oluyorlara uyanıyoruz. Uyuduğumuzdan oluyor bunlar muhakkak.

Bir takvime göre halkın iradesi bahar gibi gülecekti. Olmadı. Niye? Demokrasi kelimesine takılıp kalan aklı evvel ya da sonralar var, abi! Hürriyetin olduğu yerde herkes “padişah” diyor senin de benim de okuduğumuz kitaplar. Kırmızı kitaplar… Hürriyet âşığı, onu yazan ama okuyanlarda bi’ tuhaflık var ki konuşamıyorsun bile en açık konuları. Nasıl okunuyor anlaşılıyorsa; çok tuhaf! Anlaşılmıyor. Böyleyken vaziyet; okumasak mı; perde oluyorsak?!

Said Nursî, istibdat hangi kılıkta gelse benden sille yer, diyor. İstibdata hürriyet diyor bazı çok kimisilerimiz. Baş Kitap’ın geliş sebebi istibdat sonsuza kadar ölsün diye diye okumadık mı?! 

Bizim oğlan bina okur; döner döner yine okur. Oku bakalım; neyi, nasıl okuyorsan. İsimlere takılıp kal bakalım. 

Ama yok; dün de şapkaya selâm verenleri hatırlasana! Senin okuduğun kitabın müellifi gepegenç, Padişah’ın kapısına dayandı. “Komşu Huuu!” dedi ama konuşturulmadığı gibi şimdi üniversite olan Toptaşı Hapishanesi’ne gönderildi.

İstibdat hortlarsa insanlık ölür mü anneee?!

Hem de nasıl yavrum! 

Hürriyet Bey’in yüzü nasıl acaba?! Bir ömür merak ettim. Arada gelir gibi olurken… Aaa tekrar gidiyorlandı ve de gitti. 

Demokrasinin yüzü güleçtir. Adaletin terazisinden merhamet akar. Hukuk, Fatih’e sanık sandalyesine oturmasını söyler. O da oturur. 

Şükür, hürriyetli günleri biraz da olsa gördüm. Hürriyet bakışlı yüzleri… Bu yüzden o Eski Türkiye’yi yaşayanların hasreti… Gün gün çoğalır oldu. 

Kışlar biter değil mi anne; çok üşüyoruz da… Tutturduğum şarkılar var; diyor ki: “Gelecek özlediğin bahar.”

Okunma Sayısı: 412
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı