Bu suâlle iktidara gelip-gitmeyi kast etmiyoruz! (Onu zaten anketler, ilmî araştırmalar ve ülkenin içine düştüğü dehşetli sosyal, siyasî ve ekonomik kriz söylüyor!)
Meslekdaşımız Ali Bulaç, “Bundan önceki İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in ifade ettiği gibi AKP’nin içinde küçük bir oligarşik yapı var ve şu andaki bütün operasyonları o yürütüyor… AKP’lilerin içinde Nur hareketine karşı olan insan yok. Risaleleri ve Bediüzzaman’ı seven insanlar var. Risale-i Nurlar’ın ne kadar faydalı olduğunu biliyorlar. Fakat bu küçük oligarşik zümre AKP’yi, partinin karar mekanizmalarını ele geçirmiş durumda. Bunlar devletin aslî ideolojisini savunan insanlar. Bunlar dindar/muhafazakâr Ergenekoncular…” (Yeni Asya/01.08.2014)
O zaman şu cevabı vermiştik: Devlet organları, üniversite, ticaret, sanayi, spor, hatta müzik gibi 25 farklı boyutta hakimdi. AKP’nin “siyasî, sosyal, resmî, insan kaynakları, aynî, nakdî, varlığı, tecrübesi, toplumun kabulü, vs.”si yoktu. Devlet imkânlarını, TV kanallarını, gazeteleri, yukarıda saydığımız kesimleri ona destekçi yapan kimdi? 2002’de gücü sıfıra yakın iken nasıl iktidar oldu? Halbuki, Ergenekon 2007 yılında kenarından-bucağından konuşulmaya başlanmış, ne olduğu ve gücünün sınırları 2008’de yüzeysel anlaşılmıştı! Ve birkaç göstermelik hadise ile mesele kapandı. Demek ki, Kemalizm, Ergenekon AKP’yi büyüttü, iktidarda tutuyor!
Ki, “Prof. Dr. Şerif Mardin AKP iktidarı için ‘Kemalizmin başarısı,’ Prof. Dr. Kemal Karpat da Erdoğan için ‘Kemalizmin ömrünü uzattı’ demişti. Alanlarında otorite olan bu iki merhum ilim adamının tesbitleri, bizim başından beri yaptığımız yorumları doğruluyor.” (Kâzım Güleçyüz, Yeni Asya, 12 Kasım 2021)
Bunun bir delili de, müstebit sistemde, tek adam rejiminde meclisin, milletvekillerinin ve STK’ların yaptırım açısından hiçbir güçleri olmamasıdır! Öyle olsaydı bu hâle gelinmezdi!
“CHP nereye geliyor?” derken derdimiz kesinlikle CHP, vesaireyi temize çıkarmak değildir. Ki, hatalarını, menfi icraatlarını tek tek ortaya koyup eleştirmemiz bunun delilidir. Gayemiz Bediüzzaman’ın ortaya koyduğu Kur’an ve Sünnet-i Seniyenin ölçüleri çerçevesinde CHP’ye yaptığı tavsiyeleri hatırlatmak ve bunlara ne derece yaklaştığını tesbit etmektir. CHP eski müstebit icraat ile söylemlerinden vaz geçmiş; müspet değişim ve dönüşüme girmişse Bediüzzaman’ın yaklaşımları sayesinde olduğunu dikkatlere sunmaktır.