Ulu’l-emr mefhumu, “Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Peygamber’e de itaat edin, sizden olan ulu’l-emre de. Sonra bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz, hemen onu Allah’a (cc) ve Rasûlüne ‘asm) arz edin, Allah’a ve ahiret gününe gerçekten inanan kimselerdenseniz...” 1 mealindeki âyette geçer.
Ulü’l-emrin birinci anlamı, ashabu’ş-şe’ndir. Yani belirli alanlarda ihtisaslaşmış olan ve belirli vazifeleri yerine getirmekle vazifeli bulunan insanları (işin erbabını) ifade eder. İkinci anlamı, iktidar ve yönetimi elinde tutan “yetki sahipleri” demektir.
“Ulu’l-emr, şer’i hükümler konusunda fetva veren müctehid bilginlerdir, ehl-i hall ve’l-akd denilen müctehid bilginlerin icmalarıdır (ittifakla çıkardıkları hükümlerdir), imamlar, fazıl ve âdil fakihlerdir. Ehl-i Sünnet muhakkikleri âlimleri bu âyetteki ulu’l-emri raşid halifeler ve “yöneticiler” olarak da yorumlamışlardır. Bundan hareketle, İslâm ilimleri literatüründe ilmiyle amil gerçek âlim, müceddid, sultan, yönetici olarak seçilen kişiye ulu’l-emir denilir.
Bediüzzaman’a göre artık ulu’l-emir şahıslar değil, meşveretler, şûrâlar, meclisler. Zira, “Eski zamanda değiliz. Eskiden hâkim bir şahs-ı vahit idi…. Şimdi ise, zaman cemaat zamanıdır.” 2 “Zaman, cemaat zamanıdır, cemaatte olan kuvvet, fertte yoktur. 3
“Fert dahi de olsa, cemaatin şahs-ı manevisini karşı sivrisinek kadar kalır.”4 “Şahıs ne kadar güçlü ve dahi de olsa şahs-ı maneviye karşı mağlûp düşebilir.” 5
“Her meselemizde emir, Risâle-i Nûr’un şahs-ı mânevîsini temsil eden has şakirtlerin (talebelerin) ve sizlerindir. Benim de şimdi bir reyim var. Siz meşveret edin, ben kararınıza uyarım.” 6
Bediüzzaman, kendisini ulu’l-emir kabul etmeyip, meşveretleri, şahs-ı manevileri kabul ettiğine ve “Benim de bir reyim var!” dediğine göre, hangi şahıs kendisini ulu’l-emir makamında görebilir ki? Görürse kaç reyi olur?
Evet, bu zaman cemaat zamanı olduğuna göre, şahıslar, kişiler ulu’l-emr değil, ancak meşveret heyetleridir, şûrâlardır, meclislerdir, şahs-ı manevilerdir.
Dipnotlar:
1- Nisa Sûresi, 4/59. 2- Eski Said Dönemi Eserleri, Sünûhat, s. 486. 3- Bediüzzaman, İşarat’ül-İ’caz, s. 162. 4- Sünûhat, s. 52. 5- Emirdağ Lâhikası, 2. c. s. 120. 6- Hizmet Rehberi, s. 175.