Hepimiz aklımızı başımıza, başımızı iki ellerimiz arasına koyup düşünmemiz gerekmiyor mu? Ülkeyi baştan ayağa “adaletsizlik, haksızlık, yoksulluk, yasaklar” sarmışsa,
Mafyatik yolsuzluk, ifşaatlarıyla çalkanıyorsa, adaletsizlik ve zulüm kol geziyorsa,
Devletlü yöneticilerin kılı kıpırdamıyor, bilâkis bunları örtmeye, ötelemeye çalışıyorsa, vatandaş olarak tek tek hepimize düşen vazife nedir?
Elbette ve hiç şüphesiz bu olumsuzlukların ortadan kalkması için çabalamaktır. Bu çalışmanın adı, adaleti ihya, dosdoğru şahitlik yapmak, “bir kötülüğü el, dil ile düzeltmek, kalben buğzetmek” ve “ehl-i hal ve’l-akd” olmaktır.
“Emr-i bil-ma’ruf, nehy-i a’nil-münker/iyi, doğru, hakkı anlatmak, yanlış, batıl, kötülükten men etmek kesinlikle size farz kılındı.” (Lokman Sûresi’nin 17. Âyeti)
Meali şöyle olan İlâhî ferman bize âdil olmayı emretmiyor mu? “Kendi aleyhinizde, anne-babanızın, akrabalarınızın aleyhinde de olsa dosdoğru şahitlik edin.” (Nisa Sûresi, 135)
Peygamberimizin (asm), “Bir kötülüğü gördüğünüzde elinizle, elinizle düzeltemezseniz dilinizle, dilinizle de düzeltemezseniz kalbinizle buğz edin. Bu da imanın en zayıf derecesidir.” (Müslim, İman, 78) direktifini yerine getirmek icap etmiyor mu?
Şu hakikat vicdanlarımızda çınlamalı: “Nasıl ki, sen bir gemide veya bir hanede bulunsan, seninle beraber dokuz mâsum ile bir câni var. O gemiyi gark ve o haneyi ihrak etmeye çalışan bir adamın ne derece zulmettiğini bilirsin. Ve zalimliğini, semâvâta işittirecek derecede bağıracaksın. Hattâ birtek mâsum, dokuz câni olsa, yine o gemi hiçbir kanun-u adaletle batırılmaz.” (Bediüzzaman, Mektubat, s. 254)
Bazılarının semavata işittirecek derecede bağırmalarından geçtik, kısık bir sesle bile bir şey söylemeyen, bilâkis bağıranları da susturmaya yeltenenlerin ağızlarına ağızlarına hakikatler tokadını susturmamız gerekmiyor mu?
Ey ehl-i insaf ve vicdan! “Hem bu fakr u zaruret zamanında, aç ve muhtaç olanların elemlerinden ehl-i vicdana rikkat-i cinsiye vasıtasıyla gelen teellüm, o gayr-ı meşrû bir surette kazandığı parayla aldığı lezzeti, vicdanı varsa acılaştırıyor.” (Bediüzzaman, Lem’alar, Enstitü / internet, s. 146.)
Hem hapisler masumlarla dolu iken, bu kadar haksızlık, zulüm, işkenceler yapılırken vicdanlarımız nasıl uykuya yatıyor?
Ne bekliyoruz 4. Korona dalgası, kuraklık, kaht u gala, başka musîbet mi?