Her yolun kılavuzu, her kitabın bir muallimi var. “Karıncayı emirsiz, arıyı yâsupsuz bırakmayan kudret-i ezeliye, elbette beşeri nebîsiz (peygambersiz) bırakmaz.” (Mektubat, s. 454) Bütün mesleklerin öncüleri, hatta hukuk, mimarî ve sosyal hayat ve teknolojinin de onlardır.
Peygamberliğin delil ve belgeleri mu’cizedir. Mu’cize, insanın yapması mümkün olmayan, ancak insanın elinden çıkan harika hal, olağan dışı haldir.
Kur’ân eski teknik ve ilmi buluşlardan haber verdiği gibi, bugünkü teknik ve fenni buluşlardan daha çok bahseder. Halbuki insan, değil 1500 sene evvel, bir gün, bir hafta sonra ne olacağını ne keşfedileceğini bilemez!
Hz. Musa’nın (as) bilinen, en meşhur dokuz mu’cizesi vardır. (İsra Sûresi, 101) Bunlar:
1- Elindeki asanın ejder olması. 2- Elinin bembeyaz kesilip nur gibi parlaması (Yed-i beyzâ). 3- Çekirge afeti mu’cizesi. 4- Bit afeti mu’cizesi. 5- Kurbağa sürülerinin Mısır’ı istilâ etmesi. 6- Suların kana inkılâb etmesi. 7- Tîh Sahrası’nda, Hz. Musa’nın (as) asasını taşa vurmasıyla on iki çeşmenin fışkırması. 8- Kızıldeniz’in yarılmasıyla İsrailoğullarının denizi geçmesi. 9- Tûr Dağı’nın yerinden koparılarak İsrailoğullarının üzerine kaldırılışı. (Bilmen, IV/1323-24; Çantay, II/530, not: 93)
Hz. İsa (as), “Allah’ın izniyle anadan doğma körleri ve alaca hastalığına tutulanları iyileştirir ve ölüleri diriltirim” (Al-i İmrân Sûresi, 49) mu’cizeleri de gösterdi.
Hz. Muhammed (asm), bini aşan mu’cizeler göstermiştir. 15-20 mu’cize gösteren peygamber olursa, elbette 1000’i aşkın mu’cize gösteren daha büyük bir peygamberdir. “Madem nev-i beşerde nübüvvet vardır. Ve yüz binler zât, nübüvvet dâvâ edip mu’cize gösterenler gelip geçmişler. (Mektubat, s. 92)
“Elbette, umumun fevkinde bir kat’iyetle (hepsinin üstünde bir kesinlikle), nübüvvet-i Ahmediye (asm) sabittir. (Hz. Muhammed’in (asm) peygamberliği kesindir). Çünkü, İsâ aleyhisselâm ve Mûsâ aleyhisselâm gibi umum resullere nebî dedirten ve risaletlerine medar olan (Allah’ın elçisi olduklarına sebep olan) delâil ve evsaf ve vaziyetler (deliller, özellikler, haller) ve ümmetlerine (ona inanıp yolunu seçen kimselere) karşı muameleler Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmda daha ekmel (mükemmel), daha câmi (kapsayıcı) bir surette mevcuttur.
Madem hükm-ü nübüvvetin (peygamberlik hükmünün) illeti ve sebebi, zât-ı Ahmedîde (asm) daha mükemmel mevcuttur. Elbette, hükm-ü nübüvvet, umum enbiyadan daha vâzıh bir kat’iyetle ona sabittir. (Mektubat, Enstitü/internet, s. 92/Ondokuzuncu Mektup 2. nükteli işaret)