Yaratılan bütün varlıklar canlıdır, etkiler, etkilenirler; çaplarına göre duyguları vardır. İnsanoğlu da, o varlıklardan süzüldüğüne göre; eğer duyu, duygu, his ve enerji boyutlarını geliştirebilir, yönlendirebilirse onların fizikî, veya gaybî, maddeötesi, metafizik boylarıyla irtibata geçebilir ve özelliklerini yansıtabilir. Aynı zamanda beyin gücü, düşünce, niyet, nazarımızla maddeyi ve olayları etkileme maharetini kazanabilir. Düşünce, duygu, his ve lâtifeleriyle bu kanunla irtibata geçebilir. Nazarın taşıyıcısı olan olumsuz duygu, siyah enerjileri de yönlendirebilir.
Kâinat; nötron, proton, foton gibi, tesbit edilen 200 parçası ile atomdan hücre; uzuv, su, bitki, hayvanlar, unsurlar, yıldızlardan galaksilere, galaksilerden nebulalara kadar sayısız esrarlı varlık, girift-karmaşık hâdise ve enteresan faaliyetlerin cereyan ettiği; her şeyin bir şey, bir şeyin her şeyle irtibat; düzen, denge ve alış veriş içinde olduğu âlem içinde âlemdirler, canlıdırlar, hayat sahibidirler ve çaplarına göre vardır, duyguları vardır.
Bu âlemlerin merkezinde de insan yerleştirilmiştir. Ki, insan kâinatın özü, küçültülmüş bir nümûnesidir; bütün varlıkların özetidir ve onlardan parçalar taşımaktadır. Bütün enerji boyutları, canlılık ve kanunlar onda da geçerlidir. Rûh/duygu-beden, madde-mânâ, fizik-metafizik (gayb) âlemler, elektro-biyo-manyetik enerji türleri canlıdır, rûh sahipleridir ve bir bütünün parçalarını teşkil ederler. Aralarında da komplike, girift, muhteşem, enteresan bağlantılar bulunmaktadır.
İnsanlara en gelişmiş teknolojik cihazlarla bile kıyaslanamayacak mükemmellikte duyu, duygu, his ile lâtifeler ve bunları sonsuz derecede geliştirebilecek potansiyel yetenek verilmiştir. Manyetik etki, telkin ve her türlü mesajlara duyarlıyız. Kalb, akıl, hayal ve sâir duyguların metafizik âlemlere seyahati sağlayan anahtar, şifre ve vasıtalardır. İlâhî zikir ve tefekkür ve motivasyon; yâni, tefekkür, zikir, şükür, riyâzet kalbi ve duyguları işlettirir, olgunlaştırır, duyarlılıklarını arttırır. Bu sayede, hem duygu hem de duyularımız şeffafiyet, letâfet kazanır.
Olumlu/pozitif duygu ve lâtifeleri, ulvî hasletleri, özellikleri geliştirme; nefsî, behimi (hayvânî) duygular geri plâna itme oranındadır.
İşte, “haset, kin, adavet” gibi “olumsuz duygu ve enerji boyutlarını” işletenler, onları yoğunlaştırıp hedefe göndermesine nazar deniyor. Kimi zaman da bu menfi duygular, bir anlık boşlukta gayr-i ihtiyari olarak da gönderilebilir.