"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Esmaya ayna olmak (1)

Ali FERŞADOĞLU
04 Kasım 2019, Pazartesi
Mârifetullah, yani Allah’ı bilme ilmi; aynı zamanda Allah’ın isim ve sıfatlarına, kâinattaki tecelliler (binler perdelerden geçtikten sonraki yansımalarına) bakıp anlayabilmek, okuyabilmek, görebilmektir.

Zaten, “En güzel isimler Allah’ındır. Allah’tan bu isimleri isteyiniz.”1 diye emredilir. Dolayısıyla, bütün isteklerimiz, ihtiyaçlarımızı, ilgili Esma kapısına müracaat ederek yaparız. 

Nasıl ki, işimizin türüne, mahiyetine göre, resmî veya gayr-i resmî makamlara müracaat ederiz. Meselâ  eğitim için, Millî Eğitim Bakanlığı, ticârî meselemiz olduğunda Ticaret Bakanlığı, hukûkî meselemiz için Adalet Bakanlığı’na ve hâkeza müracaat ederiz. 

Duâlarımızla da dergâh-ı İlâhiyeye vardığımızda ne istiyor isek, o isime müracaat etmemiz gerekir. Meselâ, “af” dilerken “Gafûr”, rızık talep ederken, “Rezzak”, hatalarımızın örtülmesini isterken “Settar”, bir işe başlarken, bütün eşyayı, zaman ve mekânı emri altında tutan, “Hakîm, Rahman ve Rahîm” isimlerine müracaat etmek durumundayız.

Dünyaya gönderilmemizin sebebi, Yaratıcı’nın isim ve sıfatlarına ayna olmaktır. Yâni, onları kendi hayatımızda aksettirmektir. 

Temelde üç tarzda O’na ayna oluruz:

1- Acz ve fakrımızla: Mikroskopla on binlerce kez küçültülüp ancak görülebilen mikroplara, bakterilere mağlûp olan son derece âciz, zayıfız yaratıklar olmanın yanında sayısız düşmanlarımız var. Bu durumda vicdânımız bir dayanak noktası arar ve her zaman bir Vâcibü’l-Vücuda, yâni, varlığı mutlak olan, O olmazsa hiçbir şey olmaz olan Yaratıcı’ya bakar. 

Aynı zamanda, nihayetsiz fakiriz. İhtiyaçlarımız ise, sayısızdır ve kâinatın her tarafına dağılmış. Rakamlara sığmayacak maksatlarımız, emellerimiz, arzularımız var. Bunlara karşı medet isteyecek bir nokta aramaya mecburuz. İşte vicdanımız, dâimâ o noktadan bir Ganî-i Rahîmin (zengin, merhamet, sevgi ve yardım Sahibinin) dergâhına dayanır, duâ ile el açarız. Bunu, kimi zaman sözlerimiz, kimi zaman düşüncelerimiz, kimi zaman beden dilimiz, kimi zaman da her üçü ile yaparız.

Demek, her vicdanda şu dayanak ve imdat isteme noktası cihetinde iki küçük pencere (olan acz ve fakr ile) Kadîr-i Rahîmin bârigâh-ı Rahmetine açılır; her vakit onunla bakabiliriz. Yâni, acz ve fakirliğimizi hissettiğimizde başımızı kaldırıp imân nuruyla semaya ve etrafa bakar, herşeyle yakınlık peyda ederiz. Uzaydaki kütlelere bakar; hareketlerinden dehşet değil, dostluk ve emniyet duyarız. Aynı zamanda hareketlerini ibret ve hayretle tefekkür eder; ruhumuzda yüksek lezzetler, mutluluklar hissederiz. Ve kalbimizi ikaz, vicdanımızı tahrik edip ruhumuzu hislendirdikçe o mutluluklar da çoğalır; sonuçta mânevî Cennetlerin kapıları açılır. 2   

 Dipnotlar: 

1- Âraf Sûresi, 180. 

2- Bediüzzaman, Sözler, s. 25. 

Okunma Sayısı: 2056
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Oğuz Yiğiter

    4.11.2019 03:00:44

    Tebrik ve dualar

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı