Bir kardeşimiz, “Lem’alar’da yer alan, ‘kalb ve ruhun derece-i hayatına’ girmek nasıl olur?” diye sordu.
Bu cümlenin yer aldığı paragraflar şöyle: “Cenâb-ı Hakkın antika bir sanatıdır ve en nâzik ve nâzenin bir mucize-i kudretidir (sonsuz gücünün mu’cizesidir) ki, insanı bütün esmâsının cilvesine mazhar ve nakışlarına medâr ve kâinata bir misâl-i musağğar (küçültülmüş örneği) sûretinde yaratmıştır.” (Sözler, s. 282.)
“Misal-i musağğar”, kâinatın özeti, minyatürü demektir. Manevi olarak da ruhanilerin, yani, melek, cin ve şeytanların özellikleri potansiyel olarak konmuş. Maden, taş, bitki, hayvan, enerji boyutlarının özellikleri de insanda toplanmış, özeti, fihristesi, nümunesi olmuş. Maddi olarak elementler, hayvanlar ve bitkilerin biyolojik özellikleri. İşte insanda hem bitki hem hayvan, hem ruhani, hem de insan hayatı söz konusudur.
İradesi, düşünmesi, inanması, ibadet etmesi, takvası, salih amelleri, güzel ahlakı onun insanlık cepheleridir. Ruh ve kalbin tekamülleri bu cephede tahakkuk eder. Hayatını bu özelliklerle bezeyen insan, ruh ve kalbin hayat derecesine girmiş olur. Ruh cesede, bedene galip gelen insanların icraatları, Bediüzzaman’ın ifadesiyle “sürat-i ruh mizanıyla” cereyan ediyor.
Sorunun ikinci boyutu şöyle cevaplandırılabilir: “Eğer, nur-u imân, (insanın) içine girse, üstündeki bütün mânidar nakışlar o ışıkla okunur. O mümin, şuur ile okur ve o intisabla okutur. Yani, ‘Sâni-i Zülcelâlin masnuuyum, mahlûkuyum, rahmet ve keremine mazharım’ gibi mânâlarla, insandaki sanat-ı Rabbâniye tezâhür eder. Demek, Sâniine intisabdan ibâret olan imân, insandaki bütün âsâr-ı sanatı izhâr eder.” (Sözler, s. 282.)
İnsan İlâhî isimlerden birisine azamî derecede mazhar olmak istiyorsa, gücünün yettiği nisbette o esmada (sahada) gayret göstermeli, nefsini terbiye etmeli, ruhunu tekâmül ettirmeli, kemale doğru yürüyüşe çıkmalı. Meselâ, Alîm isminin daha çok tecelli etmesini istiyorsa, kendini ilme vermeli, fena fil-ilim olmalı. Kerîm isminin daha ileri derecede tecelli etmesini isteyen insan, başkalarına bolca ikram etmelidir. Gaffar isminin tecellisine mazhar olmak isteyen, başkalarını affetmeyi kendine şiar edinmelidir. O zaman “kalb ve ruhun derece-i hayatına” girer.