Kur’ân’da devlet kelimesi iki yerde geçer: Dûlet ve dâvele.
Dûlet, Haşir Sûresinde, savaş hükümlerinden ve sonuçlarından; dâvele, Âl-i İmrân 139-142.’nci âyetinde, ‘dünyevî, uhrevî güzel sonuçlardan, saadet ve mutluluktan’ bahseder”. (Vecdi Akyüz, Kur’ân’da Siyâsî Kavramlar, Kitapevi, İst. 1998, s. 19-20.) Keza, Kur’ân-ı Kerim’de sistem olarak da İslam yüz civarında, “Şeriat” kelimesi “Şir’a” (Mâide Suresi, 5:48) “şerea” (Şura Suresi, 42:13) “şereû” (Şura Suresi, 42:21) ve “şeriat” (Câsiye Suresi, 45:18) kelimeleri ile dört ayette geçmektedir.
Ama, Allah lafzı 2500’den fazladır. Tevhid, Nübüvvet ve Haşir’le ilgili 1000’er ayet mevcuttur. İlim, tefekkür, hikmet, yazmak, araştırmak, gözlem ile ilgili 780’i aşkındır. İbadet ve ahlak ile ilgili binlerce mefhum geçer. Ki, İslam devletinin temelini, altyapısını, unsurlarını, yakıtını bunlar oluşturur.
Bu kelime ve mefhumlar öğrenilmeden, uygulanmadan İslam devleti bina edilemez. Oluşsa da “manasız bir isim ve resimden ibaret” kalır tıpkı bugün olduğu gibi.
Evet, “İslâm hukukunun temel kaynağı olan Kur’ân-ı Kerîm’de bir iki âyetin dışında devlet yönetimiyle doğrudan ilgili düzenleyici bir hüküm bulunmuyor.” (Prof. Dr. Mehmet Akif Aydın, İslâm ve Demokrasi, TDV, Ankara, 1998, s. 21.)
Buna rağmen İslâm’ın ve Müslümanların elbette bir idâre sanatı, ülke yönetme tarz ve üslûbuna dair yüzlerce ayet vardır. O âyetlerin şerhini, idâre şeklini, sınırlarını, icrâsını; en yüksek tarzda, en mükemmel haliyle tatbikat safhasına koyan Peygamber Efendimiz (asm) ve Hulefâ-i Râşidin’dir. Onun adı da, “yüksek İslâm siyâseti”dir. Zîrâ, onun ve güzîde ashabının ortaya koyduğu idâre ve siyaset felsefesi, bütün insanların, bütün dinlerin, bütün inançların kavgasız, gürültüsüz bir arada yaşadığı, herkesin hakkını aradığı ve alabildiği bir sistemdir.
Bediüzzaman’ın, İslâmiyetin, “Cumhuriyet ki, adâlet ve meşveret (ekseriyetin görüşüne uyma) ve kanunda inhisar-ı kuvvetten (kuvvetler ayrılığı prensibi) ibaret” (Divan-ı Harb-i Örfi, s. 65) diye ortaya koyduğu yönetim biçimine geçmeden önce, hem ferdi, hem de toplumu imân, ahlâk ve fazîletle eğiterek yetiştirir ve hazırlar.