Kemalist devrim, reform, pozitivist laikçi projeler birliği sağlayamadı, vatandaşları aynı ideal ve ülkü etrafında birleştiremediği açık. 90 yıllık bir çabaya rağmen başarılı olunamamış. Neden hedefine ulaşamamış?
Modern ilim, sekülarizm ve pozitivizm ile, “Allah’ı, dini, mâneviyatı öldürüp, insanı hürriyetine kavuşturmak” istiyorlardı. Ama bunun tam tersi oldu: Modern dinsiz yaşama denemesi, başarısızlıkla sonuçlandı. Kilisesiz yaşamak mümkün olabilir belki; ama dinsiz asla yaşayamaz.1
Türkiye’de de, din reformu, laikçi proje ve devrimler, “pozitivist ve seküler” Batılı felsefe doğrultusunda hayata geçirilmek istendi. Dinî reformların pek çoğuna inanılarak değil de, kanun zoruyla riâyet edildiği sır değildir.2
Osmanlı ve Türkiye tarihine dâir eserleri bulunan Bilkent Üniversitesi öğretim üyesi ve Amerikalı tarihçi Prof. Dr. Stanford Shaw, “Osmanlı Sultanını destekleyenler de vardı. Cumhuriyeti isteyenler de, laikler de, dinî liderler de vardı. Hepsi güçlerini birleştirdi. Bu birlik olmadan Türkler başarıya ulaşamazdı. Millî mücadeledeki bu birliktelik, daha sonra korunamadı Cumhuriyet toplumsal uzlaşmayı sağlayamadı” diyerek, Cumhuriyetin kuruluşundaki devrimlerin “aceleci” bir biçimde yapıldığını ve bunun “hatâ” olduğunu ifâde ederek tesbitlerini şöyle özetler:
Bence Atatürk’ün yaptığı hatâ, Türk milletine yeni bir hayat tarzını, farklı grupların çıkarlarının ne olduğu konusunda yeterince danışmadan zorla kabul ettirmeye çalışmasıydı. Bu durumun sonunda şiddete sebep oldu. Bu değişiklikler, millete daha ağır bir süreç içinde tanıştırılabilseydi, bu reformlar bugün şiddet düzeyine varan sonuçlar doğurmayabilirdi.
İsrail Ankara eski Büyükelçisi Zvi Elpeleg, ülkemizdeki üç yıllık görevinin sonunda, İsrail’e dönerken bu noktayı şöyle ifâde etmişti:
M. Kemal’in projesinin tamamlanmadığını düşünüyorum... Daha eşit ve daha adil bir toplum projesi oluşturamadı. M. Kemal, yolsuzluktan arınmış, nepotizmden uzak bir toplum oluşturamadı.3
Dipnotlar:
1- E. F. Schumacher, Aklıkarışıklar İçin Kılavuz, Çev. Mustafa Özel, İz Yayınları, s. 162-163.
2- Prof. Dr. K. H. Karpat.
3- Selçuk Gültaşlı, Zaman, 1997.