“sa/// yaz-ı-“ dedi;
Çakır gözlü Faruk kardeşim.
“As///Deme kış yaz;/Oku, yaz.” dedim.
Al sana yazı…
Mı…
Bilmem!
O meydan’da bilinecek her şey.
Meydanda utanmamak için herkesin içinde…
Dua edelim Şirket-i Nuriye’ye…
Bizim şirket parasız…
Ve hele riyasız…
Bi’ gram para girse araya…
Bak yaraya!
Nur’un olduğu yerde;
Litrenin, metrenin işi ne?!
Yazı hazırdı aslında…
Sonra bu çıktı ortaya.
Dedim ki içimden:
“Bu girsin köşeye.”
Şart mı asık suratlı…
Nasihat dolu sözler!
Bir de nereye kadar?
Yaz, yaz; sonu yok.
Hafta dediğin uçuyor.
Cumartesinin gelişi…
Çarşambadan belli…
Bir de işe yarıyor mu;
Sen yazıyorsun da…
Belki de birinin vaktini;
Yazıp durup çalıyorsun da…
Arada diyorum ki…
Hem dostlar hem kendime…
Bunca yıl yazdın; yeter.
Dil yoruldu, hal yoruldu.
Okuyan, dinleyen yoruldu.
Tuşlar, kalemler yoruldu.
Kâğıt yoruldu, matbaa yoruldu.
Bir de: “Sözüm kâr etmiyor yâre.”
Çare nedir bulamadım.
Okudum, yazdım durulamadım.
Bir gün sükûna ererim belki…
Duaları hürmetine dostların…
Şirket-i Nuriye var olsun,
Gönüller diyar olsun!..