Öylesine yapılmış ki…
Çocukluğuma gittim birden.
Gökyüzü, yıldızlar ve ay…
Ama yapay…
Derken daldım içeri.
Baktım kasada bir adam…
Müşteriler sırada…
Ellerinde vitrindeki tablolar…
Kimse gülmüyor ama…
Bağdat Caddesi gibi yüzler;
Öjeli tırnaklardan, boyalı saçlardan beter…
Kasadaki adam yapay…
Müşteriler dersen öyle…
Girdim sıraya ben de.
Parasını ödeyen çıkıyor.
Sokaklarda tın tın robotlar…
Kimsenin gökyüzüne baktığı yok.
Kokulu gülleri yok ediyorlar.
Ağaçları, kuşları…
Yeşil boyalar, naylonlar…
Et-ekmek kokmasın diyorlar.
Lastik-plastik olmalı…
Elbiseler, çoraplar petrool…
Yumurtalar aynı boy, aynı gram…
Elmalar fabrika çıkışlı…
Diplomalar ânında hazır…
Baktım marketler de tıka tık.
Yapay et-ekmek sırasında…
Yok o eski bakkallardaki kat katık.
Eski bakkallar… dedin de…
Kokusu taa uzaklardan…
Uzak kalamazdık o davete.
Yine çocukluğum, çocukluğum!
Çocukluğum büyümeyen hikâye…
En açık en kapalı şiir…
İlkokul biri okuduğum Mustafa Özgür…
Bodrum katında ufacık bir çocuk…
Kara gözlüklü adını unuttuğum öğretmenim…
Nerden bilirdim ki hayatın kokusu varmış!
Ağlamak, ağlamak; gülmek, gülmekmiş.
Masallar bile gerçekmiş.
Şimdi o renkleri yok hayatın.
Küçücük dükkanlarda bisküvi, lokum kokusu…
Çözüldü, sıyrıldı sırrı, dokusu.
Neyse bir restorana oturdum.
Lokanta çok gerilerde artık.
Tık tık bir şeyler yazdırdım.
Çorba geldi; dumanı üstünde…
Mis gibi kızarmış karışık kebap…
Görüntü harika…
Kendimi dışarıya zor attım.
Attım amma robotlar her yanda.
Yüzler, gözler, sözler aynı…
Kimselerin selâm aldığı yok.
Kimse kimseye dokunmuyor.
Pardon bile ne kadar yerli; iyi mi!
Henüz gökyüzü şükür yerinde…
Martılar her günkü cümbüşünde…
Vitrinlerlerdeki ay, güneş neyime!
Yapay papatya nedir, Allah aşkına!
Her camide aynı hutbe ne demek!
Robot muyuz biz imam efendi?!
Aynı kıyafeti giymiş öğretmenler.
Öğrenciler için yapay üniforma…
Bir şiir aynı mı açıklanır bütün sınıflarda!
Bu yapay zekâ var ya…
Bela mı olacak yoksa âlâ…
Gülmek ağlamak arasında…
Bir kıyamet sahnesi olan bitenler…
“Hey gidi günler!” gözümüzde tütenler…
Yapay, sahte, çakma, çıkma hayaletler…
Dünya sahnesi kapandı kapanıyor.
Son perdeyi oynuyor oyuncular.
Çimdik at kendine; ha!
Bu sen misin; yapay mı?!