Belki kast-ı mahsus ile olmasa bile, günümüz dünyasında; dünya hayatımızda o kadar çok şey önceliklerimiz oldu, zihnimizi doldurdu ki, saymakla bitmez.
Hatta o kadar çok şey, bize, kaygı sebebi, korku sebebi oldu ki…
Aş kaygısı, iş kaygısı, eş kaygısı; sanki muktedirmişiz gibi çoluk çocuğun yarınına dair kaygılar; onların güvenliğiyle alâkalı korkular…
Bazen de, kabına sığmaz sevgimiz!
Elbette ki, sorumluluklarımız itibariyle düşünmemek olmaz da, hangi şeye güç yetirir, hangi derdi bitiririz acaba?
“Mülk, O’nun, hükümranlık O’nun”; bizler ise, memlûküz.
“Ve hüve âlâ külli şey’in Kadîr”, yani (O’nun her şeye gücü yeter) 1 diyoruz, tevekkül ettiğimizi düşünüyoruz, ama bir türlü aczimizi; iktidarımızın, ihtiyarımızın sınırını idrak edemiyoruz.
Ya da haddimizi aşıyor, sınırı taşıyor, düpedüz sahtekârlık yapıyoruz!
İşte, bu konuyu, Gavs-ı Âzam Abdulkadir Geylânî (ks) açık, net ve anlaşılır bir dille ifade etmiş.
Üstadımın Üstadı, şöyle diyor:
“Ey oğul!
“Sen hiçbir şey üzere değilsin. Senin Müslümanlığın da sıhhatli değil.
“İslâm, üzerine bina kurulan temelin ta kendisidir.
“Senin şahadet etmen de tam olmamış, eksik. Zira dilinle, ‘Lâ ilâhe İllâllah’ (Allah’tan başka ilâh yoktur) diyorsun, fakat kalbinle bunu yalanlıyorsun. Kalbinde, içinde birçok ilâhlar var.
“Senin, devlet büyüklerinden ve mahallî idarecilerden korkman, içinde birer ilâhtır. Kendi çalışmana, kendi kazancına, kendi gücüne kuvvetine, kendi kulağına, kendi gözüne, kendi zorbalığına güvenmen, içinde birer ilâhtır.
“Zararı faydayı, bir nimete nail olmayı, bir nimetten yoksun kalmayı insanlardan bilmen, içinde bir ilâhtır.
“İnsanların çoğu, kalpleriyle, işte bu saydıklarımıza güvenirler, dayanırlar. Fakat kendilerine sorsan, Allah’a dayanıp güvendiklerini söylerler.
“Lâ ilâhe’ (Hiçbir ilâh yoktur) dediğin zaman, bununla toptan bir reddi (nefyi) onaylıyorsun. ‘İllallah’ (Ancak Allah vardır) dediğin zaman ise, yine Allah için bir kabulü (ispatı) onaylamış oluyorsun. Bu durumda, her ne zaman kalbin, Hak’tan gayrı bir şeye dayanır, güvenirse; o zaman yukarıdaki küllî ispatın da yalancı durumuna düşmüş, yani kendi kendini yalanlamış oluyorsun. Kendine dayanıp güvendiğin o şey de, senin ilâhın oluyor.
“Kalbinde birçok ilâh varken, sen nasıl ‘Lâ ilâhe İllallah’ (Allah’tan başka ilâh yoktur) diyebilirsin? Allah’tan başka güvenip dayandığın her şey, senin putundur.” 2
Hâlbuki beş vakit namazımızda kırk defa ve birçok vesileyle defalarca mütemadiyen “(Rabbimiz!) Ancak Sana kulluk eder ve yalnız Senden medet umarız” 3 demiyor muyuz, ömrümüzce?
Ahde vefâ yakışmaz mı mü’mine?
Öyle ise; öyle yapalım!
Dipnotlar:
1- Mülk Sûresi, 1.
2- Abdülkadir Geylânî, (Fethu’r-Rabbanî’den).
3- Fâtiha Sûresi, 5.