"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bave Kurda (Kürtlerin babası) II. Abdulhamid ve Said Nursî

Atilla YILMAZ
26 Haziran 2019, Çarşamba 01:11
“Kürt şeyh ve aşiretlere göre Sultan II. Abdulhamid Kürt yanlısı ve İslâmcı bir halifeydi. Bu sebeple padişah, şeyhlerin gözünde padişah, ideal bir sultan ve halifeydi.

Sultan Abdulhamid otuz üç yıllık iktidarı döneminde, Kürtlerle sıcak temas kurmuş, onları devlet hizmetinde istihdam etmiş, aşiretlerin varlığını yasallaştırmış ve dış güçlere karşı onları korumuştur. Bütün Müslümanların halifesi sıfatıyla Kürtlere karşı herhangi bir ayrımcılık yapmamıştır. Hatta Kürtlerin tarihinde, Kürtler en çok ilgi ve itibarı bu devirde görmüştür. Bu sebeple Kürtler, Sultan’ı, Kürtlerin Babası olarak görmüştür.’’1 

‘Kürtler… Abdulhamid’i ‘ Bave Kurda’ ( Kürtlerin Babası) olarak adlandırılacak kadar seviyorlardı.’’ 2

Bediüzzaman 1907 senesinde,  Bave Kurda Sultanla görüşmek ümidiyle İstanbul’a gider. Said Nursî’nin, İstanbul’a ilk gidişidir. Van Valisi aracılığıyla gelmiştir İstanbul’a.

O Şark’ın Bediüzzaman’ıdır. İlmi münâzaralar sonucu elde edilen ‘çağın bilgelik makamı’dır ‘Bediüzzaman’lık.

İstanbuda’ da rüşdünü ispat türünden olsa gerek, bulunduğu mekânları ilim meclislerine çevirmiş; soru sormamak kaydıyla kendisine sorulan her soruya cevap vermiştir.

Onun ilimdeki ileri derecede zekâsı ve kavrama kabiliyeti sarayın mabeynine kadar uzanmış. Ama bu ileri derecedeki zekâveti ve ilmi, onu sultanla görüştürmeye yetmemiştir.

Bediüzzaman’ın defalarca müracaatına rağmen sarayın kalın duvarlarını aşıp sultan Hamid’le müşerref olmak ve Doğunun problemlerini ve çözüm tavsiyelerini Sultana iletmek bir türlü kısmet olmamıştır.

Bediüzzaman; Osmanlı zamanında ‘ Kürdistan’ tabir edilen doğup büyüdüğü çocukluk ve ilk gençlik yıllarını geçirdiği toprakların, geri kalmışlığına, cehaletine, gönül harabiyetine, ağaların, paşaların istibdat ve baskı oyunlarına; Hamidiye Alayları’nın bir takım halk üzerindeki zulümlerine mani olmak; Şark’ın makus talihini değiştirecek projelerini, Sultan Hamid’e ulaştırmak için düştüğü payitaht yolunda emeline ulaşamadı.

Bu arada II. Meşrûtiyet ilân edildi. Meşrûtiyeti şeriatın gereklerinden gören Said Nursî; bu kez değişen içtimaî hayat şartlarının ve meşrûtiyetin savunuculuğuna soyunarak, her ortam ve fırsatta meşrûtiyetin şeraite uygun bir yönetim şekli olduğunu, yazılı ve sözlü olarak halka duyurmaya gayret etti.

Meşrûtiyetin doğurduğu hürriyet ortamlarında onlarca gazete ve dergi yayın hayatına atıldı. İlk defa hürriyet havasını koklayan Osmanlı merkezi İstanbul’da hürriyetin verdiği çok sesliliğin anaforunda, her kafadan bir ses çıkmaya başladı.

Değişen her hali ve her ortamı dinin emrine sunmanın yolunu bulan Bediüzzaman; sultana ulaştıramadığı düşüncelerini bu kez, gazeteler vasıtasıyla dillendirmeye başladı. Sonuçta zaten birçok gazete yayın yapabilmek ve ayakta kalabilmek için saraydan maddi destek alıyordu. Sarayda zaten basını yakından takip ediyordu. Bediüzzaman’da hem saraya, hem aydın kesime, hem de halka fikirlerini ulaştırmanın yolunu bulmuştu.

Dönemin gazetelerinden Şûrâ-yı Ümmet, Şark ve Kürdistan, Kürt Terakki ve Teavün gazetesi, Volkan, Mizan, Serbesti gazetelerine makaleler verdi ve yayınlandı. En çok makalesi Volkan’da yayınlanmıştır (13) bazı makaleler mükerrer olarak çıkmıştır.

İlk sesini duyurduğu Şûrâ-yı ümmet gazetesinde, Kürdistan’ın kanayan yarası olan Hamidiye Alayları’nı konu alır. Alayların lağvedilmesine karşı olan Bediüzzaman;  Hamidiye alaylarını Osmanlı ile İttihadın temeli ve büyük rabıtası olarak görür. 3 

Ama, Hamidiye Alayları’nın değişen şartlara göre yeniden ıslâhı gerekmektedir. Alay paşalarından bazıları nüfuzunu kullanarak halka zulmetmekte ve istibdat uygulamaktadır. Bediüzzaman’a göre Hamidiye paşaları dindar ve müttaki olmalıdır. Saraydan uzaklık noktasında denetimleri zaten zayıf olan Hamidiye Alayları ve özellikle paşalarının, halkın dinî inançlarına saygılı ve hatta kendilerinin de dindar olmaları şarttır.

Şark ve Kürdistan gazetesinde 1 (Bir), Kürt Teavün ve Terakki gazetesinde 4 (Dört) toplamda bu gazetelerde 5 makalesi yayınlanmıştır. Bu gazetelerdeki yazılarında Bediüzzaman; Kürtlere, nasihatlerde ve tavsiyelerde bulunmaktadır. Cehaleti, fakirliği ve ihtilâfı nasıl yenmeleri gerektiği konusunda uyarılarda bulunarak, onları okumaya teşvik etmektedir.

Bütün bu gazetelerdeki yazılarında Bediüzzaman’ın; bölücülük, nifak, kışkırtma, isyan, tahrik, gibi devlet aleyhtarlığı, saray düşmanlığı, Osmanlı muhalifliğini ihsas eden bir tek cümlesi yoktur.

‘’Biz Millet-i Osmaniye erkeğiz. Kamet-i merdane-i istidad-ı milliyemize, kadınların libası gibi süslü sefahat ve israfat yakışmıyor’’ 4 diyen Said Nursî; Cumhuriyet Türkiyesi öncesi bütün makalatında, yazılarında ‘ Osmanlıcılık’ fikrini benimseyen bir Osmanlı aydını olarak karşımıza çıkar.

Doğduğu yöreye aidiyetlik ifade eden ‘Kürdî’ ibaresinden ötürü, Said Nursî’yi kafalarında ve yazılarında Türk ve Türkiye düşmanlığı öngörüsüne yeltenen araştırmacı ve yazarlar olmuştur maalesef.

Maalesef ki, diyoruz zira; bizdeki akademya veya akademi çevreleri genellikle modern kopyalamayı severler. Sahasında otorite kabul edilen kimi yazarların yazılarını  ve görüşlerini olduğu gibi alır, araştırmadan ve dahi okumadan kopyala yapıştır yaparlar.

Haftaya Kürt ve Kürtçülük konusunda, Said Nursî ile alâkalı çarpıtmalara değinelim inşallah.

Dipnotlar:

1- Yrd. Doç. Dr. Bekir Biçer, Sultan II. Abdulhamid’in Kürt Politikası, Tarih Okulu Dergisi, Haziran 2016, Yıl 9, Sayı xxvı, s. 57-58, Necmettin Erbakan Ünv, SSBF Tarih Bölümü.

2- Ayşe Hür, Öteki Tarih 1, Abdulhamit’ten İttihat Terakkiye, Profil, Ocak 2012, Topkapı-İst.

3- Şûrâ-yı Ümmet gazetesi, sayı 46, Eski Said Dönemi Eserleri, makalat.

4- Bediüzzaman Said Nursî, Divan-ı Harb-i Örfi, Yeni Asya Neşriyat, s. 70

Okunma Sayısı: 17919
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ali R. Yardimoglu

    26.6.2019 11:22:19

    MashaAllah, BarekAllah ve bravo bu yaziya..... 1 gun gelecek, tum dunya, dil farki kalmadan, ve sadece 1 oografyaya muhtac olmadan, saklanip gizlemek, gizlenmek parcalanmis vaziyette, bu muazzam alimi, mudhis filozof ve zeki devlet adami Said Nursi Ustad' i, ve RNur sahaserini TAM!!.. kesfedecek; sınır, hudud, onyargi, irkcilik vs, vs, ziruzeber, yok olacak.....

  • Ahnet ilhan

    26.6.2019 11:15:12

    Abdulhamid ile sereflenme kelimesi yanlis olmus. Eger Sultan aziz ustadimi kabul etse idi, belki kendisi asrin sahibi ile goruserek seref dahibi olacak idi. Boyle bir duzeltme yapmak lazim gelir

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı