İnsanları birbirine bağlayan maddî ve manevî bağlar, ortak değerlerimiz vardır.
Bu bağlarla birbirine kenetlenen insanların en küçük topluluğu aileyi oluşturur. Aileler, akrabalar, komşular, milletler ve nihayetinde devletler bu birlikteliğin halkalarıdır.
Ne yazık ki zamanla bu bağlar zayıflıyor, çözülüyor ve toplumun bütünlüğü tehlikeye giriyor.
Aileyi oluşturan anne, baba ve çocuklar; onların üstünde akıl ve tecrübe sahibi büyükanneler, dedeler; alt birimde ise çocuklar, torunlar, gelin ve damatlar hep birlikte küçük ama güçlü bir topluluktur. Akrabalar ve komşular ise akrabalık ve komşuluk bağı ile ilişkilerimizi sürdürdüğümüz sosyal çevremizdir.
Toplum, bu sağlam maddî ve manevî bağlarla ayakta durur. Maddî bağları çalışıp çabalayarak eski hâline getirmek mümkün olabilir; fakat manevî bağların zayıflaması, ihmali senelerce süren emek sonucu ancak telafi edilebilen bir kayıptır.
Her insan, birey olarak bulunduğu çevredeki sorumluluklarını unutmamalıdır. Aile yapısı sağlam olan toplumlar, millet olarak da devlet olarak da güçlüdür. Tefrika, yani ayrılık ve fitne tohumları, toplumları zayıflatan tehlikeli hastalıklardır. Bu hastalığa fırsat vermemeli, birlik ve beraberliğimizi her yönüyle korumalıyız.
Nasıl ki değerli eşyalarımızı koruma altına alıyorsak, huzurumuzu ve birliğimizi de maddî ve manevî bağlarla, tabiri caizse surlarla koruma altına almalıyız.
Aile içinde karşılaşılan sorunları kırıp dökmeden, güzel bir üslupla, sevgi dolu sohbet ve istişarelerle büyümeden çözmeliyiz. Konuşarak halledilebilecek meseleleri, büyütmeden çözmek en doğrusudur.
Sevgi, saygı, şefkat ve merhamet; aile bağlarını güçlü tutmanın anahtarıdır. Unutmayalım ki güçlü toplumlar, güçlü ve sağlam ailelerin oluşturduğu toplumlardır.
Allah’ın ipine sımsıkı sarılanlar, hem dünyada hem de ahirette huzura erer.
Allah hepimizi bu asrın fitnelerinden korusun ve yardımcımız olsun.