Na mahrem konusunda en çok dikkat etmesi gereken kişiler; İslâm’ın emirleri doğrultusunda hareket etme iddiasında olan kimselerdir.
Bu hali hazır medeniyetin en çok tahrip ettiği kurumların başında aile yapısı gelmektedir.
Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri; ‘Nev-i beşerin hayat-ı dünyeviyesinde en cemiyetli merkez ve en esaslı zenberek ve dünyevî saadet için bir Cennet, bir melce, bir tahassüngâh ise; aile hayatıdır’ der. 1
Resulullah (asm) buyurdular: ‘Kadınların yanına girmekten kaçının.’
Bir adam: ‘Kocasının (kardeş, amca, amca oğlu gibi) yakınları da mı?’ diye sordu.
Aleyhisselâtü vesselâm: ‘Yakını ölümdür buyurdu.’
Mahremiyet konusunda hem hadisi şeriflerde hem de Risale-i Nurlar’da bir çok yerde tahşidatlar yapılmaktadır. Bu pandemi döneminde özellikle internet ortamlarında sosyal medya gruplarında yapılan toplantı ve görüşmelerde sıklıkla rastlanan erkekli hanımlı katılımlı ortamlara çok dikkat edilmesi ve İslâm’ın sınırlarını çizdiği mahremiyet ölçülerinin dışına çıkılmaması gerekmektedir.
Dini bilgilendirme amaçlı ders ve sohbet zeminlerinde erkeklerin ayrı, hanımların ayrı sosyal mecra ortamlarında bulunmalarında özellikle yarar vardır. Çok eski zamanlarda belki dinî ve İslâmî öğretiler ve dersler konusunda hanımların yetersiz kalışlarından dolayı erkeklerin kadınlara hitapları konusunda mazeretler olabilirdi, ama bu gün gelinen noktada hanımlarda en az erkekler kadar dinî sahalarda otorite ve söz sahibi konumundadırlar elhamdülillah.
‘Kadınlar bilgi ve ilim noktasında eksik ve yetersizdir’ gibi düşüncelerin; bilgi teknoloji ve iletişim araçlarının fevkalâde ileri düzeye ulaştığı günümüzde bu anlayış doğru bir yaklaşım değildir. Özellikle Risale-i Nur hareketinin başlangıcından itibaren büyük İslâm mütefekkiri Bediüzzaman Said Nursî’nin Nur Risaleleri’nin muhatabı erkekler kadar da hanımlar olmuştur.
‘Cenab-ı Hakk’a yüzbinler şükür olsun, Risale-i Nur’un tamam kıymetini, o köyün mübarek valideleri ve hanımları tamam anlamışlar. O mübarek hanımların ve kıymettar ve halis ahret hemşirelerimin, Risale-i Nur’un intişarına gösterdikleri fedakârlık, beni ve bizi kemal-i sürurdan ağlattırdı.’ 2
Sadece Anadolu’da değil bütün yeryüzü coğrafyasında hanımların Risale-i Nur hizmetlerine katkıları fevkalâde yüksek düzeydedir.
Bir anekdotla yazımızı noktalayalım: Meslekdaşım, gönül insanı, değerli Abdi Tekerek Hocam bir zaman bana bir askerlik hatırasını anlatmıştı. (kendisi şu an kalp rahatsızlığı sebebiyle hastanede yatmaktadır. Rabbimden âcil şifalar diliyorum.)
Abdi Hocam yedek subay olarak askerliğini yaparken tabura yeni gelen askerlerin nizamiyede giriş işlemlerini yapmaktadır. Ve kimlik bilgilerini kayda almaktadır. Görevli olarak oturduğu masaya sırası geleni kabul ettiği her askere sorular sorarak kayıt yapmaktadır. Bu esnada, sırası gelen bir asker karşısına geldiğinde, diğer erlere sorduğu soruları ona da sorarak yazmaya başlar.
İsim soy isim? Memleketi? Ne iş yaptığı? Evli misin, bekâr mısın? Bu soruya geldiğinde asker evliyim der.
Abdi subay eşinin ismini sorar. Hanımın ismi?
Askerin verdiği cevap: Lüzum etmez.
Görevli yedek subay tekrar sorar: Evlâdım eşinin adı ne?
Aldığı cevap yine aynıdır: Lüzum etmez.
Abdi subay şaşırır. “Ne demek lüzum etmez. Evlâdım buraya yazmam gerek, eşinin adını.”
Aldığı cevap bu kez daha da nettir: Lüzum etmez gomutanım!
‘O an anladım ki bu askere yeni gelen çocuk mahremiyetten dolayı eşinin adını bir yabancı erkeğin duymasını istememektedir’ diyor yedek subay.
Bu askerin dini hassasiyetinden dolayı karısının ismini söylemediğini anlayan Abdi subay çok duygulanır ve ‘Tamam evlâdım. Lüzumu etmez’ der.
Dipnotlar:
1- Bediüzzaman Said Nursî, Asa-yı Musa.
2- Bediüzzaman Said Nursî, Kastamonu Lâhikası.