"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Seni değil, bu davranışını sevmiyorum

Banu YAŞAR
16 Ocak 2011, Pazar
Çocuk bir yaramazlık yapar;
Annesi ya da babası,
-Sen ne yaramaz bir çocuksun, ne kadar sorumsuzsun.
-Senden adam olmaz, ne zaman akıllı bir çocuk olacaksın diye söylenmeye başlar.
Bu şekilde yetiştirilen bir çocuk ciddî özgüven sorunları yaşar ya da vurdumduymaz bir kişilik yapısı geliştirir. Sürekli aşağılanan, kişiliği aşağılanarak büyütülen çocuklar küçücük yüreklerinde öfke büyütürler. Onlar da arkadaşlarının arasında gücü yettiğine aynı şekilde davranmaya başlar.
Öfke kaybolmaz, sadece yönlendirebileceği alana doğru kanalize olur. Anne babaya küçük olduğu için ifade edilemeyen kızgınlık duyguları, kendinden daha zayıf ve güçsüz çocuklara yönlendirilir. O da öfkesini gücü yetene yönelterek boşaltmaya çalışır.
Bu durum “her yaptığını onaylayacak mıyız?” sonucunu çıkarmaz tabi ki… Çocukların özgürlük kadar sınırlara da ihtiyacı duyar. Sağlıklı sınırlar koymak onun yaşadıklarına, insanlara, kadere ve onun Yaratıcısına güvenmesi için gereklidir.
Rabbimiz de bizi terbiye ederken, aynı yöntemi kullanmıyor mu?
Bir mubah dairesi çizerken, sınırlarda belirliyor. Bu sınırlar yaşadığımız dünyada yaşarken bize güven veriyor, kendimizi güvende hissediyoruz.
Ama bunun nasıl ifade edildiği, nasıl öğretildiği de önemli… O bize öğretirken, gayet sabırlı ve şefkatli… Zaman verip beklediği gibi, tekrar tekrar farklı şekillerde anlatarak anlamamızı kolaylaştırıyor. Biz de aynı şekilde, aynı metotla çocuklarımıza doğru ve yanlışı, bunun sınırlarını öğretmeye çalışmalıyız.
Yaptığı bir hatada hemen kişiliğine saldırmak, aşağılamak yerine ona davranışı üzerinden anlatmaya çalışmalıyız. Kişiliğini değil, olumsuz davranışını beğenmediğimizi ve bu davranıştan hoşlanmadığımızı söylemeliyiz.
-‘Seni çok seviyorum, sen benim için çok özelsin, fakat bu yaptığın davranıştan hiç hoşlanmadım, bu davranışın beni rahatsız etti.’ şeklinde bir konuşma tarzı, kişiliğini zedelemediği gibi olumsuz ve hatalı davranışı üzerinde düşünmek için ona zaman verir.
-‘Annem babam beni seviyorlar, ama olumsuz ve güzel olmayan davranışlarımdan da hoşlanmıyorlar, bunları yapmamı da istemiyorlar. Ayrıca ikisi birlikte bu konuda oldukça kararlılar’ şeklinde düşünmeye başlar.
Kişiliğe saldırarak ve aşağılayarak yapılan konuşma ve uyarılar genellikle işe yaramaz. Küçük yaşlarda çocuğu bastırıyor, susturuyor gibi dursa da, yaşı büyüdükçe ve gücü yettikçe o da tepki vermeye başlayacaktır. Zamanla cezadan kurtul da gerisi önemli değil diye düşünür. Yaptığı yanlış davranışı düzeltmek anlamında bir değişiklik de kazanamamış olur.
Bu durum aslında her yaş için geçerlidir. Eşlerin birbirinin kişiliğine saldırarak konuşmaya çalışmaları da bir sonuç vermez. Daha çok saldırıya ve savunmaya iter.
-‘Sen nasıl bir adamsın, ne kadar sorumsuzsun, beceriksizsin, düşüncesizsin’ demek yerine,
-‘Seni çok seviyorum, çaba gösterdiğini de fark ediyorum, ama bu şekilde davrandığında kendimi çok kötü hissediyorum, böyle davrandığında kendimi yalnız ve çaresiz hissediyorum’ diye söylemek nefse daha az dokunur, nefsi daha az tetikler. Saldırı ve doğrudan eleştiriyle başlayan cümleler onu savunmaya ve karşı saldırıya iter. O da sizi eleştirmeye ve suçlamaya başlar. Sonuçta bu hale gelen bir konuşma şekli çözüm yerine, çözümsüzlük ve daha şiddetli tartışmalara yol açar.
Karşımızdaki ister çocuk, ister eş ya da arkadaş olsun, kullandığımız dil ve nasıl söylediğimiz çok önemlidir. Ne söylediğimizden çok, onu nasıl ve hangi kelimelerle ifade ettiğimiz daha önemlidir. İki kişi özünde aynı şeyleri söylediği halde, söyleyiş tarzlarına bağlı olarak farklı tepkilere yol açarlar.
Bir yaklaşım tarzı olarak, karşımızdakine bir sıkıntımızı, çoğunlukla da ondan ve onun davranışlarından kaynaklanan bir sorunumuzu açıklarken, konuşmaya çalışırken, önce onun bizim için önemli ve değerli olduğunu söyleyerek işe başlayabiliriz.
-‘Sen benim için gerçekten çok önemli ve değerlisin. Değişmek için ne kadar çabaladığının da farkındayım. Eskiden yapmadığın birçok şeyi şimdi daha özenle yapıyorsun. Yalnız şu davranışın konusunda sıkıntılarım var. Böyle olduğunda kendimi iyi hissetmiyorum’ şeklinde konuşma tarzını hayatımıza alışkanlık haline getirmek kendimiz açısından da kolaylık sağlayacaktır.
En son söylenecek şeyin, birikim sonucu ilk önce söylenmesi ilişkileri çıkmaza sokar. Haklıyken haksız duruma getirir insanı… Zamanında güzel bir dille ifade edilemeyen her şey zamansız hırçınca ifade edilir. Kalp ve mantık devreden çıkmadan, nefis ortamı ele geçirmeden önce, vaktinde duygular söylenebilmeli ve hayır denmelidir.
Kalpten gelen, kalpte karşılığını bulur, nefisten gelen yine nefiste bulur karşılığını…
Okunma Sayısı: 870
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı