Dijitalleşmeyle eskiye göre muazzam miktarda veri üretiyoruz. Peki, ürettiğimiz bu veriyi nasıl depolayacağız, nasıl saklayacağız?
Verileri saklamak tarih boyunca hem önemli hem de biraz güç oldu. Taşlar, ceylan derileri, kil tabletler kullanıldı. Ardından bunların yerini kâğıt aldı. Şimdilerde milyonlarca kitabı sığdırabildiğimiz çiplerimiz var. Ancak bu çipler de artık yeterli gelmiyor.
Yeterli değil çünkü eskiye göre muazzam miktarda veri üretiyor ve depoluyoruz. Metaverse, blockchain gibi teknolojiler geliştikçe ürettiğimiz verinin miktarı da hızla artıyor. Realite şu soruyu zorunlu kılıyor: Ürettiğimiz bu muazzam veri gelecekte ne olacak? Nasıl depolanacak, nasıl saklanacak? Uzmanların üzerinde durduğu seçeneklerden biri DNA…
Kimileri için şaşırtıcı olabilir, ama DNA’da veri depolamak mümkün. Peki, DNA’da veri nasıl depolanır, güvenli mi, bu teknoloji neler getirir? Üsküdar Üniversitesi Transgenik Hücre Teknolojileri Merkezi Direktörü Dr. Cihan Taştan, bu yeni alternatif yol ile ilgili soruları cevaplıyor.
Neden DNA?
Harici bir disk, bir flash bellek ya da bulut uygulamalarını düşünün. Verilerimizi bu alanlarda saklıyoruz. İstediğimiz zaman da bu verileri bilgisayar, telefon gibi bir cihaz yardımıyla tekrar görüntüleyebiliyoruz, okuyabiliyoruz.
Bilim insanları DNA’nın da aynı diskler ya da bulut uygulamaları gibi bir depolama alanı olarak kullanılabilmesi için çalışıyor. Çünkü DNA muazzam bir veri depolama kapasitesine sahip. Öyle ki bütün genetik talimatlarımızı yani milyarlarca satır veriyi taşıyor. Geçmiş yıllarda yapılan bir araştırma, 1 gram DNA içerisinde yüzlerce terabayt veri depolanabileceği göstermişti.
Ayrıca DNA oldukça küçük bir yer kaplıyor. Taştan’ın yaptığı şu kıyaslama dikkat çekici: “Şu ana kadar doğan bütün insanların DNA’larını bir araya getirdiğimizde bir şeker küpü kadar ediyor ve bir insanın DNA’sı binlerce gigabayttan ölçülüyor. Dolayısıyla siz bir şeker küpü içerisinde terabaytlarca bilgiyi saklayabilirsiniz. Burada bir oda dolusu hard diski düşünün. Bunu bir şeker küpü içerisinde saklayabilme ve istediğiniz anda her bilgiyi geriye döndürüp okuyabilmeniz söz konusu.”
Taştan’a göre, DNA tabanlı bir geçmişimiz olduğu gibi hiç olmadığı kadar DNA’ya bağımlı bir gelecek bizi bekliyor. Çünkü DNA bozulmuyor, kaybolmuyor, yüksek miktarda veriyi depolayabiliyor, oldukça küçük bir yer kaplıyor ve nesilden nesle aktarılabiliyor. DNA’yı katı, yani elle tutulabilir bir madde olarak düşünmek mümkün. Küçük ve yaşadığımız ortama dayanıklı olması da onu her yerde saklanabilir kılıyor. Taştan, “Bu özellikler bizim yakın gelecekte ses, görüntü, yazı gibi bütün dijital verileri de DNA’da kodlayabilmemizin önünü açtı” diyor.
Kaynak: TRT Haber