Bir atasözümüzde “Can çıkar, huy çıkmaz” denilir. Bu söz insanların huy, âdet, ahlâk, karakter ve yaşayışlarını değiştirmelerinin ne kadar zor olduğunu ifade etmek için söylenmiştir.
Çevremizde, hatta kendimizde bunun nice örneklerini görebiliriz. İnsanların öyle ihtiyatları vardır ki onlardan kurtulmak için bir hayat boyu didinirler. Bundan ötürü, en büyük muvaffakiyetin, zaferin, inkılâbın; insanların kötü huy ve alışkanlıklarını terk etmesi olduğu anlaşılır.
İnsanın kalp ve damarlarına kadar işlemiş kötü âdet ve davranışlarını terk etmek, ettirebilmek hayatımızın en zor işidir. Peygamber Efendimizin (asm) başarısının eşsizliğini gösteren noktalardan birisi de budur. O, yirmi üç sene gibi kısa bir zamanda dünyanın en vahşi, âdetlerine körü körüne bağlı, inatçı birçok kavmi o kötü âdet ve alışkanlıklardan kurtarıp güzel ahlâkla donatmış, bütün insanlığa ve medenî milletlere üstad ve rehber olmuştu.
Resulullah’ın (asm) bu büyük başarısı Risale-i Nur’da şöyle anlatılmaktadır: “Bilirsin ki, sigara gibi küçük bir âdeti, küçük bir kavimde, büyük bir hâkim, büyük bir himmetle ancak daimî kaldırabilir. Oysa bak, bu Zat (asm) büyük ve çok âdetleri, hem inatçı, mutaassıp büyük kavimlerden zahirî küçük bir kuvvetle, küçük bir himmetle, az bir zamanda ref edip, yerlerine öyle secâyâ-yı âliyeyi (yüce seciyeleri) –ki dem ve damarlarına karışmış derecede sabit olarak- vaz’ ve tesbit eyliyor. Bunun gibi daha pek harika icraatı yapıyor. İşte, şu Asr-ı Saadeti görmeyenlere Ceziretü’l Arab’ı gözlerine sokuyoruz. Haydi, yüzer feylesofu alsınlar, oraya gitsinler, yüz sene çalışsınlar. O zatın, o zamana nispeten bir senede yaptığının yüzden birisini acaba yapabilirler mi?”
Bu bağlamda biz insanların, karakterli ve iyi huylu varlıklar olmamız için; Üsvei hasene (en güzel örnek) olan Peygamberimizi (asm) örnek almamız elzemdir. Bunun için de Sünnet-i Seniyyeye ittiba etmemiz gerekiyor. Atasözümüzde belirtildiği gibi “Can çıkar, huy çıkmaz” gerçeği gereğince ahlâk, karakter ve yaşayışımızı; Yüce Peygamberimizin (asm) Sünnet-i Seniyyesine uydurmak mecburiyetindeyiz. Bunun için “Allah’ın İpi” olan Kur’ân ve iman hakikatlerine sımsıkı sarılmalıyız.