Bir eğitimci şöyle demiş: “Bazen gerek görmediğimiz için, sevgimizi dile getirmekten çekiniyor olmamız, farkına varmadan eşimizle aramızdaki bağı zayıflatır.’’
Bu bağlamda, sevmek, insan olarak hepimizin fıtratına yerleştirilen temel özelliklerden biridir. Gönlümüz öyle engindir ki; sevdikçe daha çok sevmek isteriz. Anne baba sevgisi, arkadaş kardeş sevgisi, evlat sevgisi ve dost komşu sevgisi. Her birinin sevgisi yüreğimizde ayrı bir yer tutar. Sevmek, insanlar arasındaki mesafeleri kısaltır, güzellikleri ortaya çıkartır, engellerin aşılmasına vesile olur. Bu nedenle evlilikte sevginin yeri ap ayrıdır. Saygı ile taçlandırılan sevgi, yuvayı huzurlu ve yapar. Ömür boyu sürecek birlikteliklerin temelini oluşturur.
Hayat boyu sevgi ve ilgi bir ihtiyaçtır. Birbirine bağlı eşler, sevgi ile aralarındaki muhabbeti ve saygıyı iyice geliştirirler. Hiçbir şey değişmemiş olsa dahi, eşler arasındaki ilgisizlik ve sevgisizlik hissi oluştuğunda, olduğundan farklı gösterir gözümüze hayatımızı ‘’Artık eskisi gibi değil, eskiden eşim bana yardım ederdi, şimdi hiçbir şey yapmıyor’’ gibi cümleler dilimize pelesenk olur.
Sevilmeye öyle çok konsantre oluruz ki; esasında bir sorunu olduğunu belki işlerinin iyi gitmediğini, maddi açıdan bir sıkıntı içinde yaşadığını görmeyiz. Bütün bu sıkıntıları sevgisizlik addeder, boşu boşuna üzülür, en ihtiyacı olduğu anda bir de biz uzaklaşırız, ‘’İşte ilgi sevgi eksikliği’’ gibi algılanır. İnsan daima sevildiğini duymak ister. Bu bağlamda Peygamber efendimiz (asm) söyle buyuruyor: ‘’Bir kimse din kardeşini severse, sevdiğini ona söylesin.’’
Bu hadis başımızın tacı olmalı. İnsanlar fıtri olarak sevmek ve sevilmek ister. Özellikle evliliklerde sevgiyi dile getirmemiz eşler arasındaki bağları güçlendirir. Hazreti Ayşe validemiz Peygamber Efendimize, “Ey Allah’ın Resulu. Beni ne kadar seviyorsun” diye sorunca, Peygamber Efendimiz ‘’Evet ey Ayşe seni ‘Kördüğüm gibi’ seviyorum diye cevaplamıştı.