Suni gündemlere, medyatik yanıltma ve çarpıtmalara rağmen, işsizlik ve pahalılıkla yeniden hortlayan salgında Türkiye’nin gerçek gündemi olan ekonomik çöküntü karartılıyor.
Daha önce “Bu kardeşinize yetkiyi verin, ondan sonra bu faizle, şunla bunla nasıl uğraşılır göreceksiniz” diyen Cumhurbaşkanı’nın en son Ayasofya’yı arkasına alarak ‘’Türkiye tırmanışta, dünden güçlü, bunu görmek istemeyenler var. Benim ekonomi ve Maliye Bakanımla ilgili yaptıkları karalamada bunlar yetişemedikleri üzüme koruk diyor’’ çıkışı çarpıcı. (AA, gazeteler, 19.06.18; 7.9.20)
Oysa “Yastık altında hâlâ döviz varsa TL’ye çevirelim” diye yapılan “milli seferberlik” çağrısına rağmen, dolar garantili ihâlelerin verildiği süreçte ekonomistler TL’nin yüzde 150 değer kaybettiğini belirtiyorlar.
Ayrıca yıllardır ithalat - ihracat dengesizliğinin borçla kapandığını kaydedip, 100 milyarı bulan ithalat açığının borçla karşılandığını, paranın yatırıma ve üretime değil, binalara gömüldüğünü nazara veriyorlar. ‘Türkiye’nin uçacağı” vaadine karşı TL’nin bir günde yüzde 5’ten fazla değer kaybettiğine, doların 7.30, Euro’nun 8.60’ı bularak tüm zamanların rekorunu al üst ettiğine dikkat çekiyorlar.
Keza “105 milyar döviz rezervimiz var” sözüne karşı Merkez Bankası bir hafta içinde 2 milyar 786 milyon dolar daha azalan döviz rezervinin 90 milyon 245 milyon dolara gerilediğini açıklarken, ekonomistler sözü edilen rezervin “kuru frenlemek için harcandığını” ifade ediyorlar.
117 MİLYAR FAİZE GİTMİŞ…
Ayrıca bir yandan tam bir garabetle “İslâm iktisadı”ndan dem vurulurken, diğer yandan faizin kat kat yükseldiği, 18 yıla faize ödenen paranın - bütçenin iki misline ulaşarak- 1 trilyon 400 milyar lirayı aştığı vartada, 920 bin kişi hayatında ilk kez ihtiyaç kredisi kullanırken batık kredi oranının yüzde 27’ye ulaşması, krizden bunalıma sürüklenen ekonominin bir diğer göstergesi oluyor.
Biriken 21 milyon 800 bin icra dosyası bir başka gösterge. 4 milyon kişi kredi borcunu ödeyemezken, salgında vatandaşların doğrudan destek yerine faizli kredilere mahkûm edilerek borçlandırılması yakında ödeyemedikleri kredilerle “kredizedeler”in ortaya çıkacağı haberi veriliyor.
Kısacası, “tek kişilik sistem”de “enflasyon-faiz teorileri” yerle bir olurken, gerçek enflasyonun yüzde 30’ları aştığı, başta gıda maddeleri olmak üzere her şeyin kat kat pahalandığı düşüş vetiresinde yüz binlerce işyerinin peşpeşe kapanması, fabrikaların kapısına kilit vurulması vaziyeti ele veriyor.
Cumhurbaşkanı meydanlarda “hem üretimde, hem tüketimde artış var” iddiasıyla başta ekonomiden sorumlu eski Bakanı ile AKP hükûmetinin eski Başbakanını “fâizci” ilân ederken, o zaman faize giden paranın 49 milyar olmasına karşılık şimdi faize 117 milyarın gitmesi çarpıcı.
Aslında açlık sınırının 2 bin 431, yoksulluk sınırının 7 bin 918 lira olduğu “tek adam sistemi”nin devreye girdiği 2014’ten bu yana 200 milyar dolar eriyen milli gelirin erimeye devam ettiği, bu yıl 50 milyar doların daha heba olacağı, işsiz sayısının 10 milyonu aşıp milyonların işsizler ordusuna katıldığı, bir milyona yakın üniversite mezununun işsiz kaldığı; üniversite mezunlarının yüzde 42’sinin iş bulamadığı tesbiti ekonominin durumunu ortaya koyuyor.
Diğer yandan “iki tarafın bir varlık veya yükümlülüğe bağlı olan nakit akışını aralarında değiştirdikleri işlem”le “borçlanma ve para bulma” olan ve iktidarın “son çâre”si “swap” girişiminin de sonuçsuz kalması; 2001’deki ekonomik krizde yüzde 71’de kalmasına mukabil, Londra’daki swap piyasasında TL’nin gecelik faizinin katlanarak yüzde 1300’ü aşması çöküşün başka bir tezâhürü.
“DOLAR GARANTİLİLER”E 116 MİLYAR
Özetle, İyi Parti Grup Başkanvekili Türkkan’ın “2019 yılında otoyol-köprüler ve tüneller için -iktidara yakın- beş müteahhide ödenen paranın 116 milyar lira olması”na karşı “117 milyarla 83 milyon kişiyi doyurmuşuz, 116 milyarla o beş müteahhidi ancak doyurabilmişiz” değerlendirmesi Türkiye’nin öz kaynaklarının ne denli harcandığını belgeliyor. (gazeteler, 16.720)
Ve doğalgazın en çok kullanıldığı kış aylarında zam üstüne zam furyasının âdeta otomatiğe bağlandığı, son bir yılda elektrikle birlikte on kez zamla son iki yılda doğalgaza yüzde 64 zammın yapıldığı ortamda, Enerji Bakanı’nın Twitterden “elektrik fiyatlarına üç ay zam yapılmayacağı” duyurusunun “iktidara ilişik medya”da “müjde!” manşetleriyle verilmesi tuhaflığı sergileniyor.
Özetle, “Güven duyulmayan bir yönetimde plansız, programsız para basarak parasal genişlemeye gitmenin sonucu aşikârdır. (…) Parayı bulunca betonu düşünen, krizde bile Kanal İstanbul hayali ile yaşayan anlayışın başarısızlıklarda da hemen düşman ilân ettiği artık ezber oldu” diye yazan İbrahim Kahveci’nin değerlendirmesiyle, “olacaklar o kadar belliydi ki” uyarılarını “hainlik” olarak gören “bu anlayış ve tarz ile ülke asla ileriye gitmez, gidemez”, gidemiyor; tam tersine geriliyor. (Karar, 10.8.20)
Gündem saptırmasıyla ekonomik çöküntü vahametinin ısrarla gözlerden kaçırılmak istenmesi bundan…