Yargının siyasî rakiplerini tasfiye maksatlı “19 Mart siyasî operasyonları”yla siyasî dizaynda istimaliyle başlayan demokrasi ve hukuk dışılığa yeni dayatmalarla devam ediliyor.
Yüz binlerce oyla seçilmiş ülkenin en büyük illeriyle ilçelerinin seçilmiş belediye başkanlarıyla yüzlerce bürokratın derdest edilip tutuklanmasıyla iktidar partisinin seçimle alamadığı belediyelere çökülüyor. Seçilmiş siyasetçilere, sivil toplum temsilcilerine, gazetecilere soruşturma üzerine soruşturmaların açılmasıyla muhalefeti sindirme oldubittilerine yenilerinin eklenmesiyle demokrasi ve millet irâdesi bervaha ediliyor.
Ve en son muhalefet belediyelerine kayyum atanmasıyla kalınmayıp ana muhalefetin İstanbul İl Teşkilatına hukuk dışı kayyım atanmasıyla halkın demokratik iradesinin yok sayılması, belediyelerden muhalefet partilere el atılması, topyekûn toplumun vesâyet rejimi altına alınması operasyonu tam gaz sürüyor.
GÜNDEMİ KARARTMA PEŞİNDE…
Ne var ki hukukçuların “hiç kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz” hükmüyle Anayasaya ve hukuka açıkça aykırı olarak “seçme ve seçilme hakkını, hak ve özgürlüklerin tırpanlanmasıyla, mahkemelerin ‘görev gasbı’na zorlanmasıyla demokrasiye ağır darbelerin arka plânı açıkça sırıtıyor.
Belli ki ENAG’ın yüzde 65.49 enflasyonu tesbitiyle, içine pinpon topu, masa tenisi raketi konulan TÜİK’in “tâlimatlı enflasyon sepeti”yle yarı yarıya düşük gösterilen Türkiye’nin dünyada enflasyonun en yüksek olduğu ilk dört ülkenin arasında yer almasına, gıda enflasyonunda “birincilik”le yıllardır sürüp kronikleşen ekonomik çöküşe çözüm bulamayan devasa zamlarla, vergi ve harçlarla pahalılığı kat kat arttıran “tek kişilik hükûmet”, kendinden ümidini kesmiş; muhalifleri devre dışı bıraktırma kumpasında.
Emrivaki operasyonlarla vatandaşların mâruz kaldıkları gerçek yakıcı gündemi karartma peşinde; bu tezgâhla her türlü katakulliye başvuruyor. Gündemi saptırmayla muhalefetin ısrarla “erken seçim çağrısı”nı canhıraş karartmaya didiniyor.
Bu yüzden “otoriter rejim”de ekonomiden dış politikaya her alanda dibe vurup vatandaşlara söyleyeceği sözü kalmayan Saray iktidarı, iktidardan düşmekle ayyuka çıkan, haksızlıkların, hukuksuzların, yolsuzlukların, hırsızlıkların, rüşvetin, milletin malını yandaşlara peşkeşin, vurgunun, yağmanın, ihaleye fesad karıştırmanın sorgulanmasından, hesabını vermekten kurtulmayı deniyor.
Özellikle DEM yöneticilerinin her fırsatta “sembolik silah yakma görüntüsü”yle kalan “süreç” için başta 15 bini şehid olmak üzere 40 bin insanın katlinden sorumlu olarak müebbet hapse mahkûm “terörist başının koşullarında değişiklikle tecridin ortadan kaldırılması, özgürce çalışmalarını yürütüp herkesle iletişim kurması ve ‘komisyon’a çağrılıp görüşülmesi” şartlarını ileri sürdüğü vartada, peşpeşe KCK üst örgütü ile bağlı Kuzey Irak, Kandil, İran ve Suriye’deki terör örgütü elebaşlarından “Öcalan’ın çağrısı’nın muhatabı olmadıkları” çıkışlarıyla “silah bırakmayacakları” restlerinin çekilmesi iktidardakileri köşeye sıkıştırmış.
HESAP VERME TELÂŞI VE KORKUSU
Bundandır ki “cumhur ittifakı” adına terörist başına “kurucu önder” övgüsüyle “süreç”i başlatan Bahçeli, “PKK ayak sürüyor, SDG’ye katılıp katılmadıkları muamma” ikrarıyla “terörist başının ‘silah bırakma çağrısı’ndan bu yana terör örgütünün ısrarla top çevirme ve zamana karşı oynama kurnazlığı”ndan yakınıyor. “SDG/YPG’nin özerkliği ve bağımsızlığı öne sürmekle ABD-İsrail’in oyuncağına dönüşmesi vahim karmaşası”ndan hayıflanıyor.
Anlaşılan, DEM’in desteğiyle ömür boyu iktidar koltuğunda kalma ve seçimlerde yüzde 51’i bulma komplosuyla başlatılan “süreç”in iktidardakilerin de ikrarıyla daha şimdiden sabote edilip akamete uğrama sinyallerini çakması telâşı ve korkusu sarmış.
Bu panikle iktidardakiler, bile bile mahkemeleri bir “siyasî aparat” durumuna düşürüyor. Önce tutuklatıp ardından delil aranmaya başlanması ve yargı yetkisinin kötüye kullanılmasıyla, “etkin pişmanlık”la, devreye sokulan sahte “gizli tanık” ve “itirafçılar”ın iftiralarıyla muhalefeti sindirme şantajları yoğunlaştırılıyor.
Yaman çelişkili tezatlarla, “çifte hukuk” çarpıklıklarıyla, aylardır iddianameleri hazırlanmayan iddialarla muallel soruşturmalar üzerinden peşinen “yüzyılın en büyük yolsuzluğu” propagandasıyla algı operasyonu yapılıyor.
“Otoriter rejim”de belki tutar diye…