Anayasa Mahkemesi’nin 703 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin (KHK) maddelerini iptal ve yürürlüğünü durdurma kararı “tek kişilik rejim”in Anayasaya, demokrasiye ve hukuka darbesinin yeni bir tescili.
Yüksek mahkemenin rektörlerin Cumhurbaşkanı tarafından atanması ile Merkez Bankası başkanını süresinden önce değiştirme yetkisi de dahil çeşitli yetkiler veren KHK’nin birçok maddesini iptali, sandıkların açılmasına beş kala iki buçuk milyon “geçersiz” oyun açıkça yasadışı olarak “geçerli” sayıldığı 16 Nisan 2017’deki referandumla 9 Temmuz 2018’dan itibaren dayatılan ve dünyada hiçbir benzeri olmayan “tek kişilik ucûbe otoriter rejim”in antidemokratik ve hukuk dışı karakterini bir defa daha açığa çıkarıyor.
Vaziyet şu ki altı yıldır “tek kişilik yönetim”de “partili Cumhurbaşkanı”nın KHK yetkisiyle millet irâdesinin temsilcisi Meclis’in yasama ve denetim yetkisini gasbına devam edildi, ediliyor.
DEMOKRASİ YERİNE “MONOKRASİ…”
Öncelikle tutarsız, öngörüsüz ve eksik yazıldığı için yanlışlıkları sonradan fark edilip bazıları yeni kararnamelerle sekiz-on kere değişiklikle “iptal” edilen, olmayan üniversitelere rektör atamaları, başta çıkarılan 55 kararnâmeden 35’inin “KHK’leri düzelten KHK’ler” olması garabeti dikkat çekici.
Mesela 6 Şubat 2021 tarihli Resmi Gazete’nin “yürütme ve idare bölümü”nde “Cumhurbaşkanlığı KHK’leri”nin başında yer alan “70 numaralı KHK”de “Cumhurbaşkanlığı teşkilâtı hakkında cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile bazı cumhurbaşkanlığı kararnamelerinde değişiklik yapılmasına dair cumhurbaşkanlığı kararnameleri” yayınlanmış.
Saray’dan Meclis’e ısmarlama “torba yasaları”nda olduğu gibi kamuoyunda tartışılmadan, istişâresiz, alelâcelece gece yarısı dayatılan “tek imzalı” KHK’lerle tam bir kargaşa yaşanıyor.
Millet irâdesinin temsilcisi Meclis’te ancak kanunla düzenlenebilecek parlamentonun bütçe hakkından temel haklara birçok hak ve hürriyetin KHK’lerle sınırlanmasıyla, ülke tam bir otoriterliğin cenderesine sokuluyor.
Çarpıcı olan, bakanlıkların “sekretarya”, bakanların “sekreter” durumuna düşürüldüğü “tek kişilik yönetim”de “KHK’ler”le eğitimden sağlığa, tarımdan arazi kamulaştırılmasına, dernek ve vakıfların kurulmasına bütün işlerin tek imza ile kotarılması.
Anadolu’nun bir kasabasındaki bir arazinin “riskli alan” ilânından bazı taşınmazların toplu konut, turizm, ticaret amacıyla âcilen kamulaştırılmasına, depremde rezerv alanlarından kentsel dönüşüme birçok yasama ve yargı yetkisinin tepeden “KHK’ler”le “tek kişi”nin güdümüne verilmesi.
“BUYRUKLU TÜRK TİPİ REJİM!”
Bundandır ki 2375 hükmün kurulduğu, yüzlerce, binlerce atamanın, idari iş ve işlemin yapıldığı, birçok maddesi iptal edilen “KHK”de açığa çıkan haliyle “tek kişilik hükûmet” itirafında bulunan Saray danışmanlarının telâşlı itirazların aksine “cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi” dedikleri “tek kişilik ucûbe otoriter rejim”in demokrasiye ve hukuka aykırılığı tescil ediliyor.
Hukukçuların “KHK’ler konu, amaç, kapsam ve ilkeleri yönünden hem dayandıkları yetki kanununa, hem de Anayasa’ya uygun olmak zorundadır, TBMM alanına, KHK ile düzenlenmesi yasaklanmış alana girmeyen konularda KHK çıkarılabilir’’ ikazıyla ve 9. Cumhurbaşkanı merhum Demirel’in “Kişi haklarıyla ilgili KHK olmaz, olmamalı. Temel hakları düzenleyen KHK olmaz. Temel haklar mutlaka meclislerin işidir. Ayrıca, devlet memurlarının, çalışanların haklarını tanzim eden KHK da olmaz, hakları zedeleyebilir. Toplumun her safhasına teşmil ederseniz işin içinden çıkılmaz...” tesbiti bunu ifade ediyor.
Ve bu vahamet, Türkiye’yi “demokrasi endeksi”nde “hibrit (melez) demokrasiler”den, iç savaş kargaşasındaki Orta Afrika ülkelerinin “otoriter rejimler” arasına düşürüldüğü, yasama ve yargının “tâlimatlandırıldığı” “buyruklu Türk tipi rejim”in iflasının bir kez daha ilânı oluyor.