Allah’ın Sadık Kulu, Hür Adam gibi güzel bir eser. Bediüzzaman Said Nursî gibi büyük bir İslâm âliminin anlatımına, hayatına ve fikirlerine ne kadar yer verilse yeridir. Sinemaya giden, sinemayı seven, anlatım ve misâllerinde sinemaya yer veren bir İslâm âlimine, film yapmak ahde vefadır.
Sonra film veya sinema birden fazla duyu organımıza aynı anda hitap ettiği için zihinde daha kalıcı oluyor. Etkisi daha uzun sürebiliyor.
İnsanın tam anlamı ile Allah’a sadık bir kul olabilmesi için Allah korkusunun kalbinde iyice yer etmesi lâzım. Bediüzzaman Said Nursî’de Allah korkusu zirvededir. Nitekim talebesi, Molla Hamid’in: "Üstadım, biz de Allah’tan korkuyoruz, ama sizin ödünüz kopuyor! " sözü çok anlamlıdır. Üzerinde düşünülmesi gerekir.
Barla’da Şamlı Tevfik adlı talebesi ile buluşması da ilginçtir. Şamlı Hafız Tevfik’in Şam’da subay olan babası Veli bey, oğlunun elinden tutup onu Şam Emeviye Camii’ne götürür. O esnada Emeviye Camii’nde Bediüzzaman Said Nursî hutbe okumaktadır. Yıl 1911, aylardan mart/nisan. Veli bey, oğluna: “Bu şahsa iyi bak. Bir gün bu şahsın talebesi olacaksın” der.
Ve yıl 1927. Aylardan ocak/şubat. Yer Barla. Şamlı Hafız Tevfik, Barla’ya sürgün gelen Bediüzzaman’ın kapısını çalar ziyaret için. Bediüzzaman Said Nursî onu kapıda karşılar. “Gel bakalım Şamlı Hafız Tevfik, ben de seni bekliyordum.” der.
Şam’da içinde yüzlerce âlim bulunan topluluğa irad ettiği hutbe, İslâm’ın ve İslâm Devletlerinin geleceği ile ilgilidir. İslâm âleminin içinde bulunduğu altı hastalık ve çarelerini içermektedir. Hutbe-i Şamiye adıyla kitaplaştırılmıştır. Bu hutbeyi yüzüncü yılında, Risale-i Nur Enstitüsü organizesiyle Şam’da tekrar ihya etmek de nasip olmuştur, şükürler olsun.
Çektiği çileler, sürgünler, ızdıraplı hayatı, defalarca zehirlenmesi ve ortaya koyduğu şahaser eserleri... 40 dile çevrilen ve dünyada en çok okunan kitap statüsündeki Risale-i Nurlar... Filipinler’de 72 üniversitede ders olarak okunuyor olması önemini ve değerini ortaya koymaktadır. 14 büyük eser ve 130 parça küçük risâleden teşekkül eden bu muhteşem eserler günümüz insanına bir rehber niteliğindedir. Âhir zaman fitnesinden onları sahil-i selâmete çıkaracak güçtedir. Dünyanın ilgilendiği bu olağanüstü eserlere, bağrından çıktığı Anadolu insanının bigâne kalması düşünülemez. İslâmiyet’in ilk emri malumunuz "İkra-oku"dur. Bunun için bu eşsiz eserlerin tanıtımında bulunanları tebrik etmemek insafsızlık olur.
Dünya ile irtibatı, elindeki örme sepetindeki eşyaları olan bir İslâm âliminin terekesi sayılan Risale-i Nurlar bu yönden de önem arz etmektedir. Dünyayla irtibatının bir sepetten ibaret olmasını ise şu özlü sözlerle dile getirir: “İnsan dünyada misafirdir. Misafir olan kimse beraberinde getirmediği ve giderken de götüremeyeceği şeye kalbini bağlamaz.”
Bediüzzaman Said Nursî’nin daima kapatıldığı dört duvar arasından, dünyaya yön vermesi ve ışık tutması da ilginçtir. Pasif gibi görünen bir durumdan en aktif insanların yapamadığını becermiştir. Çünkü onun yatırımı insandır. İnanan insanın imanıdır. Hakiki imanı elde eden bir insan kâinata meydan okuyabilir. Bu yüzden geleceğimiz olan çocuklara önem vermiştir. Onların yetişmesinde büyük pay sahibi öğretmenlere ise özel ilgi duymuştur. Bilhassa Gençlik Rehberi ve Asa-yı Musa isimli eserleri bu gayesinin tezahürüdür.