"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Avrupa’nın Berlin Konferansı

Ahmet Said Aydil
27 Ağustos 2025, Çarşamba
Trump ve Putin’in Alaska’da gerçekleştirdiği Ukrayna zirvesine Etiyopyalı akademisyen dostumuzun tepkisi şu oldu:

“Avrupa’nın Berlin konferansı.”

Bildiğiniz üzere 1884–85 Berlin Konferansı’nda dönemin Avrupa güçleri Afrika kıtasını kendi çıkarlarına göre masa başında paylaştı. Afrikalı halkların iradesi hesaba katılmadı, sınırlar cetvelle çizildi ve bu kararlar sömürgeciliğin en ağır dönemini başlattı. Masadan yine de karnı doymadan kalkan Avrupa güçleri Birinci Dünya Savaşının ve Osmanlı topraklarını taksim etmenin planlarını da yapmaya koyulmuştu.

Dostumuzun benzetmesi şunu öne sürüyor: “Avrupa’nın kaderi, Avrupalıların temsil edilmediği masalarda ve Avrupalıların çıkarlarının öncelik olmadığı konuşmalarda belirleniyor.”

Bu çok önemli bir iddia. Peki gerçeklik payı var mı?

İnceleyelim:

Uzunca tarihçesine girmeden bir özet yapacak olursak, Ukrayna-Rusya savaşının ilk aylarında NATO, ABD ve AB bloğu ciddi bir kararlılıkla Rusya’yı mağlup edeceklerini ilân etmiş ve Rusya’yı bu çatışmanın baş sorumlusu ilân ederek uluslararası mecralarda Rusya’yı dışlayıcı kararlar almıştı. ABD’de iki partinin de desteğiyle silâh üretimi ve satışları başladı ve milyonlarca Ukraynalı Avrupa’ya sığındı. 

Stratejik bir hata yapmış gibi görünen ve yorulmaya başlayan Rusya, başlarda barış masasına daha az taleplerle gelse ve barışa daha yakın dursa bile barış gerçekleşmedi.

O günden bugüne yaklaşık 3,5 sene geçti ve mevcut durumda Ukrayna ciddi kayıplar verdiği savaş aylarının sonunda toprak kaybı ile yüz yüze. Destek sözü veren ABD’nin başında artık bir başka adam var ve savaşın sonlanmasını istiyor. Ukrayna “ama ben devletinize güveniyordum” dese bile bu yeni adamın öncekiyle bir devamlılık ilişkisi kurmak istemediği belli.

“Zaten silâhları ben veriyorum (bedava vermiyorum, ama ödeyecek paran da yok)” diyen bu yeni yönetim, “Kaybettiklerinle yetin, bu iş kapansın, artık seni Avrupa korusun, ateşkes değil barış anlaşması olsun” diye dayatmaya başladı.

Peki, Avrupalılar Ukrayna’yı koruyabilir mi?

Trump’la Beyaz Saray’da geçen hafta buluşan Avrupa liderleri bu meseleyi de konuştu. Vardıkları sonuç ise kısaca şu oldu:

“Savaş bitecek, Putin saldırmayacağına söz verecek, (silâhı ve insan kaynağı yeterli olmayan) Avrupa ABD’li şirketlerden satın alacağı yeni silâhlarla oluşturacağı yeni bir sistemle Ukrayna’yı koruyacak.”

Görünüyor ki Ukrayna, ABD’nin Avrupa’ya karşı ekonomik çıkarlarını dayatmak için kullandığı bir ‘koz’a da dönüşmüş durumda.

ABD Hazine Bakanı Bennet’in de söylediği üzere yeni dönemde ABD artık müttefiklerinin (özellikle Avrupa’nın) parasını kendi “egemen varlık fonu” gibi görmeye başladı ve bu paranın nasıl kullanılacağına büyük ölçüde ABD Başkanı karar verecek. Yani müttefik ülkelerin serveti, ABD’de fabrika kurmaya ve sanayiyi geri getirmeye yönlendirilecek.

ABD artık “Küresel Güney’den” (Latin Amerika, Afrika, Asya’daki gelişmekte olan ülkeler) kolayca servet çekemediği veya savaş kazanamadığı için, kendi müttefiklerini sömürmeye başladı. Avrupa ülkeleri ABD’ye askerî koruma bağımlısı oldukları için buna direnemiyorlar; tıpkı 19. yüzyılda sömürge “koruyucularına” karşı çaresiz kalan koloniler gibi.

ABD yüzünü Çin’e dönerken sırtındaki Avrupalıları indirip ceplerini kendine kaynak yapmak istiyor. Ayrıca, savaş yorgunu Rusya’yı yanına çekmeye veya pasifize etmeye çalışıyor. Çünkü önünde pürüz istemiyor.

Etiyopyalı dostumuz haklı gibi görünüyor.  

Okunma Sayısı: 1471
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Rafet

    27.8.2025 22:51:11

    “Türkiye'nin son 23 yılı da AB ülkelerinde aşırı sağın yükselmesine sebep olmuştur.“ Raşit bey bu nasıl bir tahlil ya hu? Siz AB deki sağ yükselişin Türkiyedeki hukuksuzlukla alakalı olduğunu mu düşünüyorsunuz? Avrupanın ortalama vatandaşının Türkiye ile ilgili güncel ve issabetli bilgiyi geçtim, gündemi bile yok. Bu kadar dar açılardan AB savunma çalışmaya gerek yok. AB iyi olduğu ölçüde iyidir kötü olduğu ölçüde kötüdür.

  • Raşit örenel

    27.8.2025 12:09:03

    AB, sahip olduğu değerlerden dolayı ABD, İngiltere ve Rusya için düşmandır. Türkiye'nin son 23 yılı da AB ülkelerinde aşırı sağın yükselmesine sebep olmuştur. AB halkları burunlarının dibindeki, birliğe katılma gündemi olan Türkiye'deki otoriterlikten ürkmüş, demokratik değerler yerine daha çok tarihten gelen kültürel bagajla Türkiyeye bakar olmuşlardır. AB'yi, Türkiye'deki vesayet odaklarını bastırıp, kendi otoriterliğini inşa etmek için istismar eden AKP, AB'nin zaafa uğramasında pay sahibi olmasıyla, AB düşmanı ABD, İngiltere ve Rusya’nın işine yarayan bir pozisyon almıştır. AB, birliğin temelindeki değerlerle daha ciddi, askeri kabiliyeti olan bir yapıya bürünmeli. Sünepe bir zengin çocuğu gibi etrafındaki baskıcı ya da fitnekar odakların elinde şamaroğlanı olmaktan çıkmalıdır. İslam dünyası için ideal örnek ve tüm dünyada demokratik değerlere hami olabilecek AB'nin kendine gelmesi, Türkiye'yi de kendine getirecek, demokratik bir Türkiye ile gerçek bir caydırıcı güç olacaktır.

  • Eda Gül Beyaz

    27.8.2025 10:11:21

    Böyle bir konjektürel ortamda Risale-i Nur talebesi olarak, bağımsız ve objektif bir perspektif çizmek gerçekten çok zor. İktidar-muhalefet çizgisinin kısa vadeli hayalleri yerine yeni bir dile ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.

  • Eda Gül Beyaz

    27.8.2025 10:08:22

    AB nüfusu geçen yıl binde 2.4 büyümüş. Bu tabiki düşük bir hız. Ancak 10 yıl önce eksi seviyeleri görmüş AB için olumlu yanı da var. Ne var ki, bu büyümenin en az yarısı dış göçle sağlanıyor. AB'ye giriş yapan dış göçün de kalifiye insan gücü olmasını istiyorlar. Göç ise AB'nin doğusundan geliyor. Doğu nüfus gücü olarak batıdan çok iyi durumda. Ancak doğudan gelecek her türlü göçü almak istemiyorlar. Katma değer üreten insanları istiyorlar. Bu elemeyi yapmak için elek görevini ifa edecek bir tampon ülkeye ihtiyaçları var. Bu görev için biçilmiş kaftan elbette Türkiye olacak.

  • Eda Gül Beyaz

    27.8.2025 10:01:56

    Bir diğer husus da, gelişen güvenlik stratejisi ile beraber AB artık Türkiye'den doğu sınırlarını koruyacak bir jandarma rolü bekliyor. Birliğe dahil etmedikleri ama birliğin de güvenliğini koruyan bir pozisyondaki Türkiye onlar için şu an biçilmiş kaftan. Türkiye'de demokrasi ve kanunların AB standartına çıkması ile ilgilenmiyorlar. Zaten son dönemlerde birliğe dahil edilen küçük ülkelerde de bu normları çokça esnetmişlerdi.

  • Eda Gül Beyaz

    27.8.2025 09:58:16

    AB projesinin bu denli zayıflıyor olması bizim Yeni Asya olarak söylem gücümüzü de etkiliyor. Yüksek perdeden sahiplendiğimiz AB'ye katılım hedefi artık etkisini yitirmeye başladı. Konjektürel olarak AB projesi elbette önemini kolay kolay kaybetmez ama sanki hormonlu bir büyümenin sancılarını uzunca bir süre çekeceğe benziyor. AB'nin bu ikircikli tavrı Türk halkının da birliğe ilgisini kırmışa benziyor.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı