Ankara’nın “İsrail ile ticarete tam kısıtlama” açıklaması, siyasî iktidarın baştan beri bütün açıklamalarının aksine İsrail’le ticaretin devam ettiğinin örtülü bir itirafı oldu.
Liman Başkanlıkları’nca, “İsrail bayraklı veya sahipli gemilerin Türkiye limanlarına girişi ile Türk bayraklı gemilerin İsrail’e gitmesinin yasaklandığı ve Türkiye limanlarına gelen yabancı bandıralı gemilerin askerî malzeme taşımadığına ilişkin armatörlerden yazı isteneceği” duyurusu şimdiye kadar Türk ve yabancı bayraklı gemilerle İsrail’le ticaretin ikrarı olarak kayıtlara geçti. Böylece, Saray iktidarınca defalarca “İsrail’le ticaretin kesildiği” açıklamalarına rağmen doğrudan silâh ve mühimmatın yanı sıra patlayıcı ve silâh sanayiinde kullanılan demir-çelik, barut ve kimyevî maddenin sevkinin tam gaz sürdüğü, İsrail bağlantılı yüklerin Türkiye üzerinden aktarıldığı resmen teyid edildi.
İSRAİL’E DESTEK HEP İNKÂR EDİLDİ, AMA…
Vakıa şu ki, Türkiye limanlarından Filistinlileri katleden İsrail savaş uçaklarının yakıtı iktidar yakınlarının “gemicikleri”yle ulaştırılıyor. Konya’daki İsrail Hava Kuvvetleri Koordinasyon Merkezinde İsrailli pilotların eğitimleri ve Malatya-Kürecik’teki radar üssünden istihbarat sağlanıyor. Bakü-Ceyhan Boru Hattından gelen Azerî Petrolü Aliağa, Mersin ve İskenderun limanlarından İsrail’e taşınıyor. Bilindiği gibi önceki işgal, katliam ve zulümlerine 7 Ekim 2023’ten beri aralarında on binlerce çocuğun olduğu gerçekte yüz binlerce masum sivili katleden, Gazze’de soykırımı küstahça sürdüren, bir ekmek almak için toplanan çocukları bile bombalayan İsrail’le devam eden ticaret, defalarca inkâr edildikten sonra resmen ikrar edildi.
Bu arada seçim kampanyasında halka karşı seçim meydanlarında, ekranlarda “Ey katil, zâlim, haydut İsrail!” çıkışları yapılırken, Cumhurbaşkanı ile Ticaret Bakanı başta olmak üzere İsrail’le ticaretin, özellikle silâh ve silâh yapımında kullanılan malzemenin gönderilmediğini söylerken, mülteci kamplarını, hastaneleri, evleri, okulları, camileri bombalayan İsrail’e her türlü lojistik desteğin verildiği resmen belgelendi.
Keza TÜİK’in verileriyle kat kat katlanan, Bakanlığın bildirisiyle “Türkiye-İsrail ekonomik mutâbakatı”yla ilerletilen ticaret hacminin yüzde 532’ye çıkarıldığı, bazı sektörlerde yüzde 1.500’e hatta 3 bine çıktığı resmî duyurularla ortaya çıktı.
Evvela 9 Nisan’da Ticaret Bakanlığı’nın İsrail’e gönderildiğini kabul ettiği 150’den fazla maldan, demir-çelik, silâh parçası ve barutun yanısıra uçak benzini ve jet yakıtının sevkinde altı ay sonra “kısıtlama” duyurusu, Türkiye’nin İsrail’e lojistik desteğini tescilledi.
Ve Türkiye’nin İsrail’le ticareti devam ettirdiği Birleşmiş Milletler raporlarında açığa çıkmasına karşı, bu kez iktidar mahfilleriyle “yandaş medya” propagandacılarınca ticaretin limanı olmayan işgal altındaki “Filistin’e yapıldığı” dezenformasyonu yapıldı, yapılıyor.
DEZENFORMASYONLAR TUTMAYINCA…
Bu yüzden iktidardakilerin iddialarının aksine, 3 Mayıs 2024’ten itibaren İsrail’le ticaret yasağı getirildiği propagandalarına karşı yabancı gemiler, üçüncü ülkeler üzerinden hüllelerle ve konşimento değişiklikleriyle, başka ülkeye doğru yol alıp ardından güzergâhı İsrail’e çevirmesiyle ve yine “Filistin’e gidiyor” asparagasıyla TÜİK’in verileriyle kat kat katlanan ticaretin sürdürüldüğü, son “kısıtlama kararı”nın da bir karartma olduğu endişesi sürüyor.
Bir yandan “one minute” tepkisinin İsrail Cumhurbaşkanı’na değil, moderatöre gösterdiğini söyleyen Cumhurbaşkanı’nın Başbakan olarak “Mavi Marmara” için “Bana mı sordunuz?” çıkışıyla Türk Bayraklı Mavi Marmara sivil yardım gemisine baskınla biri Türk vatandaşı on eylemciyi katledip yüzlerce aktivisti İsrail’e götürüp gözaltında tutan İsrail askerleriyle sorumlularının yirmi milyon dolar karşılığında Türkiye’de ve uluslararası mahkemelerde yargılanmalarından kurtaran, yardım dağıtım noktalarını bombalayan katliamının araştırılması, soykırımın sorgulanması ve İsrail’le ticarete dair Meclis’te bir araştırma komisyonunun kurulmasına dair muhalefetin verdiği bütün önergeleri AKP-MHP oylarıyla reddettiren “tek kişilik hükûmet”in son kararının uygulanacağına kimse kani değil.
Çünkü AKP hükûmetlerinde, “otoriter rejim”de İsrail’le yapılan onlarca ekonomik, ticarî, savunma sanayii anlaşmasından bir tekini dahi iptal etmeyen, askıya dahi almayıp sadece “kuru kınamalar”la kalan Saray iktidarının İsrail’i kınama ikiyüzlülüğü her haliyle sırıtıyor.