Hamaset mermileri havada uçuşuyor.
Bu günlerde ekranlardan, sosyal medyadan, hasılı her cenahtan öylesine çok “hamaset” naraları işitiyoruz ki…
“Şu seçim bitse de kurtulsak” diyesi geliyor insanın.
Arapça “Hamasa”dan geliyor bu kelime. Yani, “Yaratılıştan kahramanlık, yiğitlik, özden gelen cesaret.”
Bu zamanda bu kelime sanki olumlu tavırdan uzaklaşmış gibi… Yani, bir aşırılık, fanatizm… Dik dik bir meseleyi velveleye getirmek gibi algılanıyor.
*
Batı ne diyor:
“Heroism.”
Karşılığı: kahramanlık, kahramancılık… Yani olumsuz bir ifade olarak düşüyor.
Çünkü Batı, kahramanlığı “anlamsız” ve “gereksiz risk” olduğunu düşünür… Gerçi onların değer yargıları ile bizimki arasında dağlar kadar fark var.
*
Hamaset veya kahramanlık edebiyatının dünyanın her yerinde eskilere uzanan bir geleneği olduğunda hemfikiriz sanıyorum. Savaşmaya hazırlanan savaşçılar için “cesaret” elzem… Eski Arap kavimlerinde “hamase şiiri” geleneği de bunun bir örneği… “İntikam, kabile asabiyeti, yiğitlik” motiflerinin öne çıktığı görülüyor.
İslâmiyet geldikten sonra “batıl” sayılan yanlarından arındırılarak “cihad ve hak uğruna yiğitlik” yörüngesine oturduğunu görüyoruz. (Yücel Dergisi, Ağustos 1940)
*
Hamaset, dinî, millî ve siyasî bir karışımla birleştirilirse ne olur?
Eğer siyasete atfen olursa, bizatihi bir değer olmaktan çıkar ve başına buyruk bir kavrama dönüşür.
Bu gün ülkemizde yaşanan bu değil midir? Resmî zevat ve milliyetçi-muhafazakâr söylemlere bir bakın. Hemen hemen her konuda “hamaset” sürüp gidiyor. Müthiş bir hamaset örtüsü toplum üzerine setrediliyor.
*
Şu karışık hengâmede gelin Bediüzzaman’ın sözlerine kulak verelim;
“Mesleğimiz müsbettir; menfi hareketten Kur’ân bizi men ediyor.”
Soruyorlar:
“Neden, ne dahilde, ne hariçte bulunan cereyanlara ve bilhassa siyasetli cemaatlere hiçbir alâka peyda etmiyorsun? Ve Risale-i Nur ve şakirtlerini mümkün olduğu kadar o cereyanlara temastan men ediyorsun?”
El/cevap:
“…Mesleğimin esası olan ihlâs bizi men ediyor. Çünkü bu gaflet zamanında, hususan tarafgirane mefkûreler sahibi, her şeyi kendi mesleğine alet ederek, hatta dinini ve uhrevî harekatını da, o dünyevî mesleğe bir nevi alet hükmüne getiriyor.”
“Halbuki şimdiki cereyanların tarafgirane çarpışmaları hemgâmında bu sırrı-ı ihlâsı muhafaza etmek, dinini dünyaya alet etmemek müşkülleşmiş. En iyi çare, cereyanların kuvveti yerine, inayet ve Tevfik-ı İlâhiyeye dayanmaktır.” (Emirdağ Lâhikası 18. Mektup)
*
Bu zamanda “hamaset”e değil, “müsbet hareket”e ihtiyacımız var!
Yok başka yol.