"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bediüzzaman'ın cephede yazdığı Kur'ân tefsiri: İŞÂRÂTÜ'L-İ'CÂZ

06 Kasım 2011, Pazar
BEDİÜZZAMAN HAZRETLERİ, BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI'NDA, CEPHEDE AT SIRTINDA SAVAŞIRKEN; BİR YANDAN DA, MÜKEMMEL BİR KUR'ÂN TEFSİRİ OLAN “İŞÂRÂTÜ'L-İ'CÂZ” İSİMLİ TEFSİRİNİ YAZIYORDU.

BEDİÜZZAMAN KAFKAS CEPHESİNDE
“Kafkasın karlı dağlarında kahraman askerlerimiz arasında gönüllü alay kumandanı olarak mücahede ve irşad için dolaşıp büyük bir harb madalyası almış.” (Erzurum eski mebusu Salih Yeşil - Emirdağ Lâhikası, s. 155)

“Birinci harbin patlamasıyla talebelerimi başıma toplayarak gönüllü alay kumandanı olarak harbe iştirak ettim. Kafkas cephesinde…” (Said Nursî, Şuâlar, s. 496)

Birinci Cihan Harbi Çanakkale’de, Irak, Filistin/Sina ve Afrika cephelerinde bütün şiddetiyle devam ederken, hakikat kahramanı Bediüzzaman Hazretleri de talebeleriyle birlikte iman, din ve vatan müdafaası uğruna Kafkas Cephesinde düşmanla göğüs göğüse savaşıyor, çarpışıyordu.
Pasinler Cephesinde Rus ve Ermeni güçlerine karşı vatan müdafaası sırasında, üstün başarılar gösteren Bediüzzaman Hazretleri’ni bu savaş alanındaki cansiperane gayretlerinden dolayı, birlikte savaştığı ordu kumandanları takdir ediyordu. Talebeleriyle birlikte Van’dan Erzurum’un Pasinler Cephesi’ne giderek bizzat savaşa iştirak eden Bediüzzaman Hazretleri’nin bu cepheye gidiş serüvenini, yine küçük kardeşi ve aynı zamanda talebesi de olan Abdülmecid Nursî Efendi’nin şu ifadelerinde de okumaktayız:
“Van’dan Erzurum Cephesi’ne giden yirmi beş bin mevcutlu fırkaya Üstad vaiz tayin edilerek Kafkas Cephesi’ne gitmiş ve fevkalâde başarılı hizmetlerde bulunmuştur. Bu başarılı hizmetlerinden dolayı, Van Valisi Tahsin Bey’in kendisine verdiği vesikada, bilhassa şu cümle kayıtlıdır: ‘Van fırkasının görmüş olduğu hizmet tamamıyla Said Nursî’nin maddî ve manevî hizmetiyle olmuştur.” (A. Mecid Nursî (Hatıra Defteri) s. 306-Naklen Mufassal Tarihçe-i Hayat. 1.306)
Kafkas Cephesi’nde Enver Paşa ve fırka kumandanlarının hayranlıkla takip ve takdir ettikleri Bediüzzaman Hazretleri’nin olağanüstü başarısı ve Rus kuvvetleriyle çarpışmasında gösterdiği kahramanlıklar, Rus kuvvetlerinin sayıca üstün ve teçhizatça da çok kuvvetli olmaları dolayısıyla hücumlarını arttırmaları, cepheleri olağanüstü zorlamaları sonucu, ordumuza karşı üstünlük sağlamaları karşısında Bediüzzaman Hazretleri de birlikte olduğu askerlerle beraber Pasinler Cephesi’nden Doğu Anadolu’da sürmekte olan savaş mıntıkasına çekilmiştir.
BEDİÜZZAMAN VE PASİNLER CEPHESİ
Birinci Cihan Harbi’nde vatan ve mukaddesat uğruna ilk defa Pasinler Cephesi’nde düşman kuvvetleriyle savaşan Bediüzzaman Hazretleri’nin bu cephede bulunduğu sırada gösterdiği kahramanlıklara, harp esnasında yaptığı faaliyetlere ve savaşın seyrine şahit olan bazı kimselerin değerlendirme ve şehadetleri de mevcuttur.
Bediüzzaman Hazretleri’nin savaşa ilk defa iştirak ettiği yer ve cephe olan Pasinler Cephesi’nde cereyan eden olaylarda temayüz eden en büyük hususiyetlerinden birisi ve en başta geleni, at sırtında, cephede savaşırken bir taraftan da kâtibi ve talebesi olan Molla Habib’e mükemmel bir Kur’ân tefsiri olan İşârâtü'l-İ’câz adlı eserini yazdırmasıdır. Bu müthiş hadise, Bediüzzaman Hazretleri’nin manevî şahsiyetinin de ne derece sırlarla dolu olarak mükemmel bir hâl arz ettiğine ayrıca çok açık bir işaret kabul edilmelidir.
Cephede savaş anında, avcı hattında, bir yandan düşmanla savaşırken, diğer yandan da mükemmel Kur’ân tefsirinin te’lifatı hadisesi, yine özellikle Bediüzzaman Hazretleri’nin bir hakikat kahramanı olduğu gerçeğini göstermekle birlikte, onun cihad-ı manevî vazifesini de eksiksiz ve kusursuz yapma realitesiyle mücehhez olduğunu bizlere hatırlatmaktadır.
Üstad cephede savaşırken, at sırtında te’lif ettiği İşaratü'l-İ’câz tefsirinin yazılış ve yazdırılışını eserlerinde de bahis mevzuu etmiş ve bu önemli hadiseyi şöyle anlatmıştır:
“Eski harb-i umumide, Pasinler Cephesi’nde şehit merhum Molla Habib’le beraber Rusya’ya hücum niyetiyle gidiyorduk. Onların topçuları bir iki dakika fasılla bize üç top güllesi atıyordu. Üç gülle tam başımızın iki metre üstünden geçip, arkada dere içinde saklanan askerimiz görünmedikleri halde geri kaçtılar.
Tecrübe için dedim:
— Molla Habib ne dersin? Ben gâvur güllesine gizlenmeyeceğim.
O da:
— Ben de senin arkandan çekilmeyeceğim.
İkinci top güllesi tam yakınımızda düştü. Hıfz-ı İlâhî bizi muhafaza ettiğine kanaatle Molla Habib’e dedim:
— Haydi ileri. Gâvurun top güllesi bizi öldüremez. Geri çekilmeye tenezzül etmeyeceğiz.” (İşaratü'l-İ'câz, Yeni Asya Neş. S. 9)
İşârâtü'l-İ'câz tefsirinin harbin birinci senesinde cephe-i harpte me’hazsız ve kitap mevcut olmadığı halde te’lif edilmiştir.

GÖRGÜ ŞAHİTLERİ

Bediüzzaman Hazretleri’nin Birinci Dünya Harbi’nde Pasinler Cephesinde Rus kuvvetlerine karşı savaşması ve bu savaşta gösterdiği kahramanlıklarla alâkalı olarak görgü şahitlerinin ifadeleri mevcuttur. Bunlardan bazılarının beyanları şöyledir:

Abdullah SAĞCI
Bu zat Tatvan’ın Reşadiye nahiyesinin Bölüh Köyündendir. Ben bu kişiyi aynı köyde 105 yaşındayken, Van’dan öğretmen İsmail Öngel ile birlikte bizzat giderek ziyaret ettim. Hastaydı ve yatakta yatıyordu. Onun hatıralarını böyle yatağında yatarken, bir yandan da o günlere geri gidip kederlenerek gözyaşlarını akıtırken almıştık. Bediüzzaman Hazretleri’nden bahsettiğimizde gözyaşını tutamayan, 1977 yılında köyünde ziyaret ettiğimiz bu duygu dolu ihtiyar, bize Molla Said’le birlikte Pasinler Cephesinde savaştığını anlatmıştı. O yıllarda aldığımız onun bu hatıralarını, “Son Şahitler” adlı kitapta neşrini sağlamıştık. O gün bize Abdullah Sağcı şunları anlatmıştı:
“Molla Said’le Rus harbine Pasinlerde iştirak ettim. Bediüzzaman Hazretleri bir bakıyordum benim yanımda, bir bakıyordum düşmanın içlerine dalmış harb ediyordu. Başı sarıklı, egallı, ayağında çizmeler, durmadan Rus düşmanına kılıç sallıyordu. Harpte namazlarını terk etmiyordu. Asker ve talebelerini ikiye ayırıyordu. Bir grup namazlarını eda ederken, diğer bir grup da düşmanla savaşıyordu. Bize, ‘Korkmayın düşman vatanımızı elimizden almak istiyor, ama başaramayacak, benim talebelerim ve askerlerim onların binine bedeldir.’ diyordu.”

Yeşiloğlu SALİH
Bu zat birinci meclisin Erzurum milletvekillerindendir. Bediüzzaman Hazretleri Pasinler Cephesinde Süphan Dağı eteklerinde düşmanla savaşırken, Yeşiloğlu Salih Bey de o yıllarda asker olduğu için harbe iştirak etmiştir. Bediüzzaman’la aynı cephede savaşmış ve Üstad’ın kahramanlıklarına şahit olmuştur. Savaş sonrasında Bediüzzaman’ı Ankara’da gören Yeşiloğlu Salih Bey Üstad’a olan hayranlığını sürekli ve her yerde dile getirir. Emirdağ Lâhikası adlı eserde Bediüzzaman’a hitaben yazdığı mektupları mevcuttur. Bediüzzaman Hazretleri de ona mektup yazar, Bediüzzaman’la dostlukları bu minval üzere devam eder (Son Şahitler. 1.15).
Ahlâtlı İsmail Hakkı ARSLAN
Bu zatın hatıraları için 1977 yılında Vanlı öğretmen İsmail Öngel’le birlikte Ahlât’a gitmiştik. Kendisi hayatta değildi. Vefatından önce mahkemede mübaşir olarak çalıştığını beyan eden oğlu bize kendisinde mevcut babasına ait evrakları göstermekle birlikte babasından naklen ondan dinlemiş olduğu hatıralarını anlatmıştı. Babasının Pasinler Cephesinde Bediüzzaman Hazretleriyle birlikte Ruslarla, Ermenilerle çarpıştığını anlatarak babasının ona anlattığı hatıralarını bizimle şöyle paylaşıyordu:
“Ben İsmail Hakkı Arslan’ın oğluyum. Babam bize sürekli savaş hatıralarını anlatıyordu. Bediüzzaman Hazretleriyle birlikte Ruslara karşı Pasinler Cephesinde çarpıştıklarını söyler, gururlanır göğsü kabarır, sanki o günlere geri dönerdi. Ondan dinleyip de unutmadığım bir hatırası şöyledir:  ‘Birinci Cihan Harbinde Ruslara karşı Ahlât’tan Pasinler Cephesinde savaşmak için götürüldüm. Orada Molla Said Efendi siperleri dolaşıyordu. Bir ara atın üzerinde dere boylarında geziyordu. Ben cephedeyken onun elini öpmek istiyordum, fakat savaş esnasında cephede, vurulurum diye korkudan yerimden kalkamıyordum. Bu arada ateş açan Rusların mermileri vızır vızır üstümüzden geçiyordu. Molla Said bize bu esnada; ‘Allah için cihad ediniz. Allah bizim muinimizdir.’ diyordu.”
Bu hatıraları o yıllarda ‘Son Şahitler’ kitabında yayınlanması için göndermiştik. Bu hatıra da, ‘Son Şahitler’in birinci cildinin 78’inci sahifesinde yerini alıp yayınlanmıştı.
 
Halil ÇINAR
Halil Çınar’ın hatıralarını da yine 1977 yılında Ahlât’ta oğlunun vasıtasıyla tesbit etmiştik. Kendisi 1970 yılında vefat etmişti. Oğlu, babasının Bediüzzaman’la birlikte Pasinler Cephesinde çarpıştığını anlatırken, babasının kendisine naklen anlattıklarını bize özetle şöyle hikâye ediyordu:
“Babam son derece heyecanlı bir şekilde anlatırdı. Şöyle derdi: ‘Kafkas Dağları’nda kışın kar ve çamur hallerinde mevzide Ruslarla çarpışıyorduk. Bediüzzaman Hazretleri de bizzat askerlerin başında, keçe külâhlıların yanında bulunuyor, onları sürekli kontrol ediyordu. Rus’un kurşunları karşısında askerlerin yanında onlara celâlli bir şekilde kumandanlık yapıyor, onları sevk ve idare ediyordu. Ruslardan gelen kurşunlar sakosunun ceplerine doluyordu. O da bazen elini ceplerine daldırarak atılan kurşunları çıkartarak bize gösteriyordu. ‘Bu kurşunlar bihakkın Müslüman olanlara tesir etmez.’ diyordu.”
Bu zatın hatırası da daha sonra, ‘Son Şahitler’ kitabının birinci cildinin 80’inci sahifesinde yer aldı.

Osman BİRGÜL
“1896 yılında doğan Osman Birgül de, Bediüzzaman Hazretleriyle Birinci Cihan Harbinde Pasinler Cephesinde görüşmüş, onunla birlikte savaşmış olup Üstadın; ‘Büyük kumandan Bediüzzaman bizlere duâ ediyor, cesaret veriyor. Kâfirlerden korkmayın, zafer bizimdir. Müslümanlarındır.’ dediğini aktarmıştı.” (Son Şahitler. 1:81)

Mustafa YALÇIN
1895 yılında Bolu’nun Yığılca kasabasında doğan Mustafa Yalçın, Hasankale’de Bediüzzaman’la birlikte Ruslara karşı amansızca çarpıştıklarını söyleyerek; “Hocanın başında sarık vardı. Ama savaş sırasında keçe kalpak dediğimiz başlığı giyiyordu.” diyerek Bediüzzaman Hazretleri’nin Pasinler Cephesinde iken savaş kıyafetlerinden haber vererek tarihe şahitlik ediyordu. (Son Şahitler. 1. Cilt, Sh. 83)
  
PASİNLER CEPHESİNDE HARP ESNASINDA İŞÂRÂTÜ'L-İ’CÂZ TEFSİRİNİN YAZILMASI
VE TALEBESİ MOLLA HABİB
Birinci Cihan Harbinin o dehşetli günlerinde, harp esnasında bir yandan düşmanla çarpışırken, bir yandan da at üstündeyken, siperde talebesi Molla Habib’e, İşârâtü'l-İ’câz tefsirini kaleme aldırması, Bediüzzaman’ın dikkat çeken büyük ve mühim hususiyetlerinden biridir.
Kafkasya’nın karlı dağlarında kahraman askerlerimiz arasında gönüllü alay kumandanı olarak mücahede ve irşad için dolaşıp büyük bir harp madalyası almış olan (o günlere bizzat şahit olan Salih Yeşil’in, Emirdağ Lâhikasındaki beyanıdır) Bediüzzaman, İşârâtü'l-İ’câz adlı eserinin dışında diğer eserlerinde de İşârâtü'l-İ’câz tefsirinin telifiyle alâkalı hususlara da yer vermiştir.
Bu hususta Emirdağ Lâhikası adlı eserinde şunları kaydeder.
“İşârâtü'l-İ’câz tefsiri, eski Harb-i Umuminin birinci senesinde, cephe-i harpte, me’hazsiz ve kitap mevcut olmadığı halde telif edilmiştir. Harp zamanının zaruretinden başka, dört sebebe binaen gayet muhtasar ve icazlı bir tarzda yazılmış… O muharebede yirmi talebe kadar ve İşârâtü'l-İ’câz tefsirinin kâtibi olan Molla Habib, İran cephesinde muharebe vazifesini temin ettikten sonra Vestan’da (Gevaş) şehit düşer.” (Emirdağ Lâhikası. Yeni Asya Neş. s. 261)
  
MOLLA HABİB Aziz şehit
Dünyayı kan çanağına çeviren Birinci Cihan Savaşında nice namsız, nişansız şehitler ordusunu düşünsem, Zeve Şehidliğindeki Ahmed-i Câno, Gevaş topraklarındaki Fedâî ve Bitlis kalesinin dibinden şehitler kervanına kavuşan sevgili Ubeyd gelir gözlerimin önüne..
İlimde ve yiğitlikte bir serdâr Üstadın yolunda nasıl can verilirmiş diye kanlarıyla şehitlik fermanları yazan Şehid Habib tebessüm eder sanki gözlerime bakarak...
Nurlu Üstad, Pasinler Cephesinde kendisine kâtiplik yapan Molla Habib’den şöyle bahsetmektedir: “Meselâ, Harp içinde, avcı hattında düşmanın top gülleleri arasında Kur’ân-ı Hakîmin tek bir âyetinin, tek bir harfinin, tek bir nüktesini tercih ederek, o gülleler içinde Habib kâtibine ‘Defteri çıkar!’ diyerek at üstünde o nükteyi yazdırmış. Demek Kur’ân’ın bir harfinin, bir nüktesini; düşmanın güllelerine karşı terk etmemiş; ruhunun kurtulmasına tercih etmiş.”
“Eski Harb-i Umumîde Pasinler Cephesinde şehit merhum Molla Habib’le beraber Rusya’ya hücum niyetiyle gidiyorduk. Onların topçuları bir-iki dakika fâsıla ile bize üç top güllesi atıyordu. Üç gülle tam başımızın iki metre üstünden geçip, arkada dere içine düşüyordu. Orada dere içinde saklanan askerimiz görünmedikleri halde geri kaçtılar. Tecrübe için dedim: ‘Molla Habib ne dersin? Ben bu gâvurun güllesine gizlenmeyeceğim.’ O da dedi: ‘Ben de senin arkandan çekilmeyeceğim!’ İkinci top güllesi pek yakınımızda düştü. Hıfz-ı İlâhî bizi muhafaza ettiğine kanaatle Molla Habib’e dedim: ‘Haydi ileri! Gâvurun top güllesi bizi öldüremez. Geri çekilmeye tenezzül etmeyeceğiz’ dedim.”

DEVAM EDECEK
 
MUSTAFA ÖZTÜRKÇÜ
 
Okunma Sayısı: 2903
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı