"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Demokrasiyi tartışmak için muhtevasını bilmeli

07 Haziran 2023, Çarşamba
“Demokrasiyi tartışmak için, demokrasinin muhtevasını bilmek ve öncelikle bu muhtevayı tartışmak gerekiyordu. Ve demokrasi kavramından daha çok, muhtevasının iyi olup olmadığını tartışmak gerekiyor.”

10 MADDEDE DEMOKRATLIK VE OTORİTERLİK - 1
HUKUKÇU-YAZAR AHMET NAZLI

Bir yönetim modeli ne olmalıdır? Nasıl olmalıdır? Kim bizi yönetmelidir? Nasıl yönetmelidir? Eski Yunan filozofları başta olmak üzere, binlerce yıldır, bu konu tartışılmaktadır.

Özellikle imparatorlukların yıkıldığı 19. Yüzyıldan bu yana, batı ülkeleri, demokrasi kavramından önce, meşrutiyeti tartışmaya ve uygulamaya başlamıştı. 20. Yüzyılda ise önce çoğunlukçu demokrasiyi, sonra da çoğulcu demokrasiyi tartışmaya başladı. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ise, sosyal demokrasi gibi kavramlar konuşulmaya başlanmıştı.

Batıda bunlar olurken, bizim ülkemizde ise, demokrasinin içeriği çok bilinmeden, demokratlık yapıyorduk. Ve bazıları, “Kim daha demokrat? Kim daha az demokrat?” tartışmaları yaparken, diğer bazıları da demokrasinin, batı kökenli olduğu için, bize uymadığını, hatta bazıları bunun küfür rejimi olduğunu iddia ediyordu.

Özellikle bu son kısımdakiler, demokrasiyi sadece bir sözlük anlamı olarak görüyor ve muhtevasına pek bakmıyordu. Böyle olunca da isimden ibaret bir demokrasi savunuculuğu ya da demokrasi karşıtlığı ortaya çıkıyordu.

Oysa ki, demokrasiyi tartışmak için, demokrasinin muhtevasını bilmek ve öncelikle bu muhtevayı tartışmak gerekiyordu. Ve demokrasi kavramından daha çok, muhtevasının iyi olup olmadığını tartışmak gerekiyor. Gelin, kimin demokrat, kimin otoriter olduğunu 10 maddede anlamaya çalışalım.

Batı demokrasilerindeki uygulamalara baktığımızda, aşağıdaki noktaları görürüz:

1. Batı demokrasilerinde, demokrasinin temelinde, “birey” yer almaktadır. Ve bireyler, kendi haklarını, devlete ve diğer gruplara karşı korumak için, “sivil toplum” biçiminde örgütlenirler. Bu örgütlenme sonucu olarak, aşağıdan (bireyden) yukarıya (yönetenler) doğru bir baskı oluşur. Yönetenler, bu baskı sonucu, kanunları çıkarıp uygularlar. Türkiye’de ise, durum tam tersinedir. Yönetenlerin zaten bir iradesi vardır ve bu, genellikle toplumdan bağımsız oluşur. Bu irade kanuna dönüşüp, yukarıdan aşağıya doğru bir “emir” biçimine dönüşür. Ve toplumda çok kolay bir şekilde uygulanamaz. Bu durumda “kim demokrat?” sorusuna vereceğimiz cevap, özetle şöyle olabilir: Halkın ihtiyaçlarını görüp, bunu dikkate almak, kanunları buna göre çıkarmak demokratlıktır. Halkın ihtiyacını çok fazla dikkate almayıp, üstten emirler yağdırıp, toplumu yönetmeye çalışmak, otoriterliktir. 

Kısır devlet aklı

2. Demokrasinin bir gereği de sivil toplum kuruluşlarıdır demiştik. Sizce sivil toplum ne demektir?

Sivil toplum, bizim toplumumuzda çoğu kere yanlış algılandı ya da bazı çevrelerin kasıtlı algı yönetimiyle, toplum yanlış yönlendirilerek, “askerî olmayan” biçiminde anlaşıldı. Oysa ki, sivil toplum, ortak menfaatlerde buluşan bireylerden oluşan, toplumun farklı kesimlerini ifade eden kuruluşlardı. İşin tabii akışına bırakıldığında, bireylerin kendi inisiyatifleri ile oluşturduğu dernek, vakıf, kulüp gibi kuruluşlardı.

Mesela, işçi sendikaları, işçilerin iradelerini yansıtmalıydı ve onların iradelerine dayanmalıydı. Siyasî partiler, toplumun farklı gruplarının ortak çıkarı üzerine kurulmalıydı. Mesela, işçi partisi, işçilerin iradesi ile oluşan bir parti olmalıydı. Mesela, öğrenci dernekleri, öğrencilerin kendi inisiyatifleri ile kurdukları derneklerdi. Ancak, çoğu kez, bu sivil toplum kuruluşları, bu ortak iradelere dayanmak yerine, devletin iradesini, bireylere kabul ettirmek amacıyla, devlet tarafından organize edilmişti. 

Hatta devletin bu tepeden inmeci anlayışı yüzünden, birçok dernek, sendika, cemaat, parti devlet tarafından kurulmuştu. Ya da kurulmuş bulunan bu örgütler, cemaatler, dernekler, sendikalar devletin yönlendirmesiyle, bireylerin menfaatini kollamak yerine, devlete itaatkâr bir vatandaş profiline göre şekillendiriliyordu. Öyle ki, “… bu ülkeye komünizm gelecekse, onu da biz getiririz…” anlayışı ile komünistlerin komünist partisi kurmalarından önce, bizim devletimiz, komünist partisini bile kendisi kurdurmuştu.

Bu yüzden, Türkiye’de devlet, sivil toplumun ve cemaatlerin iç işlerine karışmakta ve onları “kısır bir devlet aklı”na göre yönetmektedir. Çoğu kere, bir spor kulübünde bile, devletin bu derin ilişkiler ağının mevcudiyetini görmekteyiz.

Bu başlıkta, “kim demokrat?” sorusuna verilecek cevap şu olabilir: Kim ki devletin temelini sivil bir inisiyatifle oluşturulan sivil topluma dayandırırsa, kim ki böyle bir sivil toplumu savunursa demokrattır. Kim ki bu konuda devletçi bir düşünceyi önceliyorsa, o da otoriterdir.

Şeffaflık

3. Demokrasinin bir temel şartı da açık toplumdur. Sizce açık toplum nasıl olmalıdır?

Batı demokrasilerinde bu, şu anlama gelmektedir: Bir muhtardan başlayarak, kaymakamlık, valilik, belediye, bakanlıklar, parlamento, hükümet kabineleri ve cumhurbaşkanlığı gibi kurumlar başta olmak üzere, devlete ait her idarî birim, şeffaf olmalıdır. Bu şeffaflık, toplum tarafından görülebilir ve takip edilebilir olmalıdır. 

Bu şeffaflık, Batıda genellikle farklı çıkar gruplarının sahip olduğu, farklı ve bağımsız medya tarafından ve bunların oluşturduğu kamuoyu tarafından görülebilir olmalıdır. Bizde ise, devlet veya hükümetlerin, medyayı yönettiğine ilişkin çok örnekler vardır. Hemen hemen her dönemde “yandaş medya” ve “muhalif medya” olgusuna rastlarız. Her iki tarafın haricinde, tarafsız medya çok az vardır ve genellikle bunlar, devlet güçleri tarafından kontrol edilmeye çalışılır veya susturulur. 

Burada “Şeffaflık iyi midir, kötü müdür?” sorusunu sorup araştırmak gerekirken, insanların bir kısmı, bu içerik yerine, sadece demokrasiyi sorgulamaktadır. Öyle ise, burada “Kim demokrat?” sorusunu sorarken, aslında kim açık toplumu savunuyor ve kim idarenin şeffaf olmasını istiyorsa,  onun demokrat olduğunu söylemek mümkündür. Kim de devletin ve diğer yönetim birimlerinin gizli kapaklı çalışmasını istiyorsa, bunlar da otoriter olanlardır.

Peki, “bir devlet idaresinin şeffaf olup olmadığını nasıl anlarız?” diye sorarsak, siz ne düşünürsünüz?

Batı toplumlarında, 

a) Bağımsız medya tarafından denetlenebiliyorsa,

b) Sivil toplum tarafından denetlenebiliyorsa,

c) Devletin kendi iç denetim mekanizmaları tarafından denetlenebiliyorsa,

d) Bağımsız bir yargı tarafından denetlenebiliyorsa, o devletin şeffaf olduğunu söyleyebiliriz. 

Bizde ise genellikle, medyaya sızan devlete ait bir bilgi olduğunda, yöneticileri, topluma bu konuda hesap vermek yerine, bu bilgiyi basına sızdıranı bulmaya ve ondan hesap sormaya çalışırlar. Şeffaf toplum, şeffaf devlet, hesap vermekten çekinmez.

Denetim

4. Denetleme mekanizması ne demektir? Batı demokrasilerinde sistem, yukarıda anlatmaya çalıştığımız sivil toplum kuruluşları tarafından şekillenmiştir. Bu yüzden, devlet, sürekli bu mekanizmanın kontrolündedir. Ve devlet, sivil toplumun nefesini ensesinde hissetmektedir. Bir yasa, bu kontrol yapılmadan çıkamamaktadır. 

Eğer bazı güçler, toplumun çoğunluğunun istememesine rağmen, bu tür bir yasayı çıkarmaya kalkarsa, sivil toplum harekete geçer ve başta protesto olmak üzere, parlamentonun üzerindeki bütün baskı mekanizmalarını harekete geçirir. Bu bazen, bir yürüyüş, bazen bir iş bırakma eylemi, bazen bir grev biçiminde ortaya çıkar. Bu eylemler, medyanın da desteğiyle, bazen öyle bir şiddetlenir ki, sokak çatışmalarına kadar varır. Ve hükümetler bu istekleri yerine getirmek istemezse, sokak çatışmaları şiddetlenir. Hükümetler istifa bile eder.

Bizim gibi ülkelerde ise, hükümetler, seçim ile iş başına geldikten sonra, bir sonraki seçime kadar istediklerini yapmakta kendilerini serbest hissederler. Ve toplumsal irade istemesine rağmen, bir 

yasayı zorla da olsa çıkarmaya çalışırlar. Protestoları baskı ile sona erdirmeye çalışırlar. Ve toplumsal muhalefetin olmasını istemezler. 

Toplumun hangi katmanında olursanız olunuz, devletin hangi kademesinde görev yapıyorsanız yapın, eğer siz, denetlenebiliyorsanız, demokratsınız. Denetimden kaçınıyorsanız ve bazı konuları hasıraltı ediyorsanız otoritersiniz demektir.

Merkeziyetçilik

5. Merkeziyetçilik, bütün iplerin tek elde, tek bir merkezde toplanması ve çok büyük bir alanın tek bir merkezden yönetilmesidir. Mesela, başkente uzak mesafede bir konuda 1karar alması gereken yönetici, o yörenin şartlarını biliyor, ihtiyaçlarını biliyor ve fakat karar verme yetkisi yoksa ve bu kararın ille de başkentten verilmesi gerekiyorsa, bunun adı, merkeziyetçiliktir.

Bu konuda otoriter yönetim, taşranın her türlü ihtiyacının kendisi tarafından bilindiğini iddia eder. Batılılar ise bu konuda “delegasyon” yöntemiyle yetkilerini dağıtırlar. Böylece hem kendileri için iş yükünü azaltırlar hem de uzak yerlerdeki sorunların çözümünü, o bölgedeki yöneticilere devredip, onların inisiyatif kullanmasını isterler. Demokratik ölçülere göre, halk bu şekilde yönetime katılmış olur. Halk ne kadar yönetime dahil olursa o yönetim o kadar demokrat olur. Halk ne kadar, yönetimden uzak tutulursa, yönetim o kadar otoriter olur.

DEVAM EDECEK

Okunma Sayısı: 3635
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • zeliha

    7.6.2023 11:51:08

    Tebrik ederim. Bu anlayışın ve bilinçlenmenin önce bizim cemaatimizden başlayarak topluma yayılması için daha çok çalışılması kanaatindeyim. Biz bu dersi Üstadımızdan almışken ön ayak olmakta bize yakışır. bilhassa merkeziyetçilik anlayışını kendi içimizde sorgulamamız lazım.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı