"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Keyfi muamelelere artık son verilsin - Mustafa Sungur’dan Başbakana Mektup - 3

03 Aralık 2021, Cuma 01:35
Risale-i Nur’la milyonların medar-ı iftiharı olacak bu zat-ı muhtereme karşı yapılan kanunsuz ve keyfî muamelelere artık son verilsin İstiyoruz.

MUSTAFA SUNGUR AĞABEYİN DÖNEMİN BAŞBAKANI ŞEMSEDDİN GÜNALTAY’A YAZDIĞI MEKTUP (3)

Millet ve memleketin ebedî saadetine çalışan ve memlekette gittikçe intişar eden, parlayan yüzbinler nüsha Risale-i Nur ile bütün kuvvetiyle anarşiliğe ve komünistliğe karşı bir sedd-i Kur’ânî tesisine çalışan bu hakikat kahramanı, bu fazilet mücahidi ile bu memleket ve bu memleketteki hükümet iftihar etmek ve ona yardım etmek ve onu Kur’ân’ın dellâlı haysiyetiyle takdir ve tebrik etmek lâzım iken…

Heyhât! Bütün bütün hakikatin aksine, geçmiş milyarlar ecdatlarımızın ruhlarını hiddete getirecek şekilde, milyonlar Türk gençliğini manen boğazlamak nev’inde, memleket ve milletin selâmetine aykırı bir surette, imana ve Kur’ân’a hücum tarzında, değil ona yardım ve onu tebrik etmek, bilâkis tam yirmi beş senedir en câniyâne işkenceler içinde ve emsalsiz zulümlerle onu mahvetmeye çalışmak, oradan oraya nefiy ve göz nezareti altında bütün insanî haklarından mahrum etmek, hem onu ve hem ona iman uğrunda bağlanan talebeleriyle beraber üç defa hapislere atmak, Denizli Mahkemesi dokuz ay tetkikinde ve en mahrem risale ve mektupları incelemesinde suç konusu hiçbir emare bulamayıp, hem Risale-i Nur’un serbestiyetine, hem şakirtlerinin beratına Yüksek Yargıtay’ın tasdikle beraber karar verdiği halde, bu son iki-üç sene içinde tekrar o zatı ve talebelerini mahkemelere sevk etmek ve onları mahkûm etmek, Yüksek Yargıtay tekrar Nur Şakirtlerinin lehinde bozduğu halde muhakemesini aylarca ve hâlâ devam ettirmek ve mahkemede konuşturmamak, hem şiddetli, garazkârane ve müfteriyane ittihamları ve propagandalarla o zatın kıymetini ve haysiyetini kırmaya çalışmak, ve bazı zalimlerin eliyle son üç defası bu Afyon hapsinde olmak üzere tam on dört defa en şiddetli zehirlerle zehirlemek ve ona beşer vücudunun tahammül edemeyeceği sıkıntılar çektirmek ve zehirler arasında ve kışın en şiddetli günlerinde, boş ve büyük bir koğuşta, tecrid-i mutlak içinde, hiçbir hizmetçi yanına vermeyerek, yanına bir-iki dakika ziyarete gelen ve ondan ders almak isteyen mahpusları yanına girmekten men etmek... Elhasıl; daha binler çeşit işkencelerle onun hayatını mahvetmeye uğraşmak… Hangi kanun var? Hangi maslahat, hangi vicdan var? Milletin saadetine çalışmak, vatanperverlik bu mudur? Gençliğin temiz ahlâk ve sarsılmaz imanla mücehhez olmasına karşı bütün hayatını ve her şeyini feda eden böyle bir zata karşı yapılan kanunun, vicdanın müsaade edemeyeceği bu emsalsiz muameleleri elbette Hak görüyor ve hakikat kaydediyor. O zalimler ne kadar hakikat davasındayız diye ilân etseler, ehl-i hakikati kandıramayacaklar. Çünkü onların fiilleri dâvâlarını tekzip ediyor.

Ey Sayın Başkan!

Size arz ediyoruz ve sizin milletin saadetiyle saadetlenmek, dertleriyle dertlenmek iktiza eden vazifenizden istirham ediyoruz:

Bu milletin imanına hakikî hizmet eden ve istikbal sabahında Risale-i Nur’la parlayacak ve Risale-i Nur’la milyonların medar-ı iftiharı olacak bu zat-ı muhtereme karşı yapılan bu kanunsuz ve keyfî muamelelere artık son verilsin. İstiyoruz.

Yoksa; dünyayı aydınlığa gark eden şu emsalsiz, ışık güneşin nihayetsiz lüzumuna delalet ettiği ve harika bir san’at onun pek mahir ustasına işaret ettiği misillü, yüz binler ehl-i iman, bizzat kendi istifadeleriyle onun hakkaniyetine şehadet ettikleri, hem Mekke, Medine, Şam ve Mısır’da en yüksek alimlerin takdirlerine mazhar olan ve şimdi muhtelif memleketlere getirilen ve yirminci asrın en yüksek mertebe-i ilim ve irfanını kazanan Risale-i Nur da, onun pek yüksek ilim ve harika zekâ ve pek yüce fazilet ve hakkaniyetine şehadet ve işaret ve delâlet eden o azîz Zat-ı Muhtereme karşı bu kanunsuz, keyfî muameleleri yapanlar ve o zulümlere müsaade edenler nesl-i âtînin nefret ve lanetlerine hedef olacaklar. Ve hakikat mahkemesinde ve istikbal huzurunda mahkûm olacaklar!

O keyfî ve gayr-i kanunî muameleleri yapanlar kat’iyyen bilsinler ki: Kur’ân-ı Mucizü’l-Beyan’ın bir mu’cize-i maneviyesi olan Risale-i Nur inşaallah mağlûp olmayacak. Aziz ve mübarek Üstadımızın mahkemelerde; “Size ihtar ediyorum: Kur’ân’a dayanan Risale-i Nur ile mübareze etmeyiniz. O mağlûp olmaz, bu memlekete yazık olur. O başka yere gider, yine tenvir eder. Hem eğer başımdaki saçlarım adedince başlarım bulunsa, her gün biri kesilse, hakikat-i Kur’âniyeye feda olan bu başı zındıkaya ve küfr-ü mutlaka eğmem ve bu hizmet-i imaniye ve nuriyeden vazgeçmem ve geçemem” diye haykırmalarına iktidaen ve ittibaen biz de kat’iyyen inanarak diyoruz:

O iman ve Kur’ân düşmanları, vatan hainleri, bedbahtlar ne kadar çalışırlarsa çalışsınlar, hangi çareye baş vururlarsa vursunlar, mu’cize-i Kur’ân’ın parlayan nuru Risale-i Nur’u söndüremeyecekler. Onun manevî dertlere derman veren, zulümat-ı küfürde boğulan kalplere iman akıtan, ışıklar serpen derslerini men edemeyecekler. Ve yüz bin kalemlerle teksir edilen tiryak ve panzehir hükmündeki devalarını kaybedemeyecekler. Risale-i Nur, Kur’ân’ın manevî bir mu’cizesi olmak haysiyetiyle daima parlayacak. Ve onu mahvetmek isteyen ve kendine haince uzanan elleri kıracak. Güneş gibi parlayan tevhid ve iman hakikatleriyle âhirzamanın zulmet karanlıklarını izale edecek. Ve ehl-i dalâleti nuruyla kavuracak. Ve inşaallah milyonlar, onun nurlar saçan dersleriyle hidayete kavuşacak.

O zalimler ne kadar çalışırlarsa çalışsınlar, hangi iftiralarla onun haysiyetini ve şerefini kırmaya uğraşırlarsa uğraşsınlar, Risale-i Nur üniversitesinin kurucusu ve yirminci asır insanlarının hakka giden ve istikamete yol arayan kafilelerinin önderi ve bu zamandaki mazlum ehl-i imanın tesellicisini inşaallah söndüremeyecekler. Onun aziz şerefini ve Kur’ân’ın dellalı itibariyle daimî parlayacak haysiyetini inşaallah kıramayacaklar. Ve onun hakikati haykıran lisanını ve kalemini susturamayacaklar.

Elbette istikbal ve nesl-i âtî onun bugünkü ağır şerâit altında, emsalsiz sıkıntılar ve zehirlenmek gibi işkenceler içinde en yüksek sabır ve metanet, sadâkat ve ciddiyetle imanî vazifesinden ve hakikatleri izhar etmesinden çekinmediğini, İslâmiyet’in ulviyetini ve Kur’ân’ın kudsiyetini ilan ve ispat ederek din ve ahlâk tanımayan komünistliğe karşı bir sedd-i Kur’ânî tesis ettiğini elbette anlayacaklar. Ve ruhlarının tâ derinliklerinden gelen sonsuz bir sevgi ve hürmet ile ona minnettar kalacaklar…

“Ey insanlığın hakikî nümunesi, ey bütün hayatını insanlığın ebedî saadeti için feda eden ve bütün varlığı ile Allah ve Peygamberinin emri üzere yürüyen ve kendisine zulmedenlere karşı bedduâ dahi etmeyen müşfik Üstad, ey hazine-i Kur’âniye’den Risale-i Nur cevherlerini alıp manevî yoksullara envar-ı iman lütfeden ve ey kudsî hizmeti için kendisine hücum edenlere: ‘Milyonlar kahraman başların feda oldukları bir kudsî hakikate başımız dahi feda olsun’ diye mukabele eden, ve Risale-i Nur’un küllî ve geniş hakikatleriyle manevî karanlıkları izale eden ve en yaman hücumlar karşısında zerre kadar titremeyen, aziz kalbindeki sarsılmaz imanına güvenerek geri çekilmeyen…

“Ve Ey Risale-i Nur, hakkaniyetine ve yüksek kıymetine en parlak bir şehadetle yüz bin diller ile işaret eden kahraman kurtarıcı, ebede kadar nur içinde kal ve nur içinde yaşa!” diye duâ edecekler.

Bu şekva ve istirhamımızla beraber Aziz Üstadımızın mahkeme-i temyize yazdıkları hakikatli şekvalarını, hem Afyon mahkemesine verilen bir müdafaayı arz eder, Aziz Üstadımıza karşı yapılan kanunsuz, keyfî muamelelere son verilmesini hak ve hakikat namına rica ederiz.

Safranbolu’nun Çalışlar Köyü’nde Kastamonu Göl-Köy Enstitüsü mezunlarından Mustafa Sungur

SON

Okunma Sayısı: 3133
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • İsmail Atak Cebecili

    3.12.2021 17:04:02

    Bu Mektup, Milletle ters düşen bir iktidarın, artık yavaş yavaş sıkıntıyı kavradığı dönemde Başbakan olan birine yazılıyor. Önemi büyük. İyi tahlili gerekir. Keşke bir takdimle sunulsaydı. Kim bu Mektubu nerede bulmuş, Mektup hangi olay/olaylar üzerine yazılmış; bir değerlendime yapılmalıydı.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı